Zekât İmanın Kesin Delîlidir
- YAZARLAR
- 26 Mart 2024
Hz. Peygamber, zekâtı, İslam’ın beş temel esasından birisi saymıştır (Buhârî, İman, 1, 2). Kur’ân-ı Kerîm’de de zekât emri sık sık tekrar edilir.
İslam’ın ilk yıllarında Müslümanlar münafıklardan çok eziyet gördü. Müslüman gözüküp küfrünü içinde gizleyen bu iki yüzlü insanlar sürekli ihanet ediyor ve bir boşluk bulduklarında da arkadan vuruyorlardı. Müslümanların onları dindaşları zannedip bir kötülük beklememeleri gafil avlanmalarına sebep oluyordu. Ancak İslam açısından Müslüman oluğunu söyleyen birisine “Sen Müslüman değilsin.” denilemezdi. Çünkü iman kalptedir ve kalplerin sahibi de Allah’tır. Tam bu noktada Kur’ân-ı Kerîm ölçüyü belirledi ve namazına özen gösteren ve zekâtını verenlerin asla münafık olamayacaklarını ortaya koydu (Tevbe suresi, 9:5, 11, 13). Hz. Peygamber de: “Zekâtı, imanın kesin delilidir.” (Müslim, Tahâret, 1) buyurdu.
İslam âlimleri bu hadisi zekâtın, imanın varlığına ve müminin samimiyetine delil olduğu şeklinde yorumlarlar (Nevevî, el-Minhâc, VII, 48). Çünkü imanı sağlam olmayanlar mesela münafıklar zekâtı vermek istemezler (Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-mefâtîh, I, 342). Nitekim Hz. Peygamber ahirete göçtükten sonra İslam dininden dönenlerin (irtidat) mazereti zekât yükümlülüğü idi. Hatta bazı zekât memurları topladıkları zekâtı bile geri dağıtmıştı. Halife Hz. Ebû Bekir’in Hz. Peygamber döneminde verdikleri en basit malı bile vermekten kaçınanlara en ağır cezayı vereceğini söylemesi bu olaylar sebebiyledir. Nitekim bu olaylar ilk Müslüman devletini epey uğraştırmıştır.
Zekât, Allah’ın ihtiyaç sahiplerinin bir hakkı olarak belirlediği (En’âm suresi , 6:141) en alt seviyedeki maldır (Buhârî, Zekât, 1; İstitâbe, 3; İ‘tisâm, 2; Müslim, Îmân, 32). Bundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm, müminlerin malında ihtiyaç sahiplerinin zekât dışında haklarının da bulunduğunu sık sık tekrar eder. Buna infak denir. Nitekim “Allah yolunda sevdiklerinizden infak etmedikçe asla iyiliğe ulaşamazsınız.” (Âl-i İmrân suresi, 3:92) ayeti zekât vermekle görevin bitmediğini açıkça beyan eder.
Zekât yükümlüsü dışındaki Müslümanların da gücü ölçüsünde hayırdan geri kalmaması gerekir. Hayırdan nasibi olmayanlar iyiler sınıfına (ebrâr) (İnsan suresi, 76:5; İnfitâr suresi, 82:13; Mutaffifîn suresi, 83:18-34) asla giremezler.
Zekât ve infaktan dolayı mal eksilmez. Allah verilen malın yerine bir başkasını vereceğini vadetmektedir (Sebe’ suresi, 34:39). Ayrıca şu ayetler de bunu gösterir: “Allah, zekâtı verilen malı arttırır, büyütür.” (Bakara suresi, 2:276); “Allah rızası için zekâtını verenler o malı kat kat arttıranlardır.” (Rûm suresi, 30:39).
En doğrusunu Allah bilir.