Yalnızlığın Telafisi

Yalnızlığın Telafisi

Allah ilk insan Hz. Âdem’i yarattıktan sonra yanına bir de Hz. Havva’yı yaratmış. Sanki “Ey insan! Yaşadığın yer cennette olsa yalnız bir hayat sürdüremezsin.”  der gibi. Bu hakikati şöyle kendi hayatımıza baktığımızda da görmek mümkün. Güzel yerler, yanımızda sevdiklerimiz olunca en güzel hâle geliyor. Çile de çeksek yanımızda birilerinin olması bizi teselli ediyor. Sorunlar karşısında daha güçlü, daha dirençli ve daha dayanıklı kılıyor.

Bizler değer gördüğümüz ortamlarda, kendimizi ait hissettiğimiz insanların arasında yaşayınca kendimizdeki yetenekleri, becerileri ortaya çıkarma, hayatımıza anlam katma ve yaşamdan lezzet alma imkânı buluyoruz. Hastalandığımızda onlardan aldığımız ilgi, destek ve moral sayesinde daha çabuk iyileşiyoruz.

Yaradılış mayamızda sosyallik var. Yalnızlık bize çoğu zaman iyi gelmez.

Bunun için olsa gerek dinimizin en önemli öğretilerinden bir tanesi de sıla-i rahimdir. Aile ve akraba ilişkilerini canlı tutmak özünde insanın kendi köklerini beslemesi içindir. Tıpkı bir ağaç gibi insan da köklerinden beslenir. Bu yüzden sağlıklı aile, akraba ve arkadaş ilişkileri kurmak, olanı güçlendirmek kişinin kendi ruh ve beden sağlığına yapabileceği en önemli yatırımdır.

İçinde bulunduğumuz modern çağın bize empoze ettiği bireyselliğin sonucunda insanlar giderek daha çok yalnızlaşıp, kendi kabuğuna çekilir oldu. Yapılan birçok bilimsel araştırma bu tezi destekliyor. İngiltere’de yalnızlıkla ilgilenen bir bakanlık bile kurulmuş durumda. Yalnızlık sadece İngiltere’nin değil, tüm dünya insanının en önemli sorunu ve korkusu hâline geldi.

Her insan hayatının bir döneminde veya günün belirli saatlerinde yalnız kalmak isteyebilir. Bu bir tercihtir ve bunda bir sorun yoktur. Aksine bu tür bir yalnızlık kişinin kendini tanımasına, yetilerinin farkına varmasına yardımcı olup kişiye iyi de gelebilir.

DUYGUSAL YALNIZLIK

Bahsini ettiğimiz yalnızlık ise insanın tercih etmediği hâlde maruz kaldığı fiziksel yalnızlığının yanı sıra duygusal yalnızlığıdır. Kişinin kendini kalabalıklar arasında yalnız, anlaşılmamış ve kimsesiz hissetmesidir. Yıkıcı olan da böyle bir yalnızlıktır. Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, kendini yalnız hisseden insanlar daha sık hastalanıyor, daha geç iyileşiyorlar. İnsanın insana verebileceği en büyük destek kendi varlığıdır. Bu yüzden hasta ziyaretleri çok büyük sevap kaynağıdır. Çünkü insan diğer bir insanın varlığıyla moral ve şifa bulabiliyor. Bir ten teması, bir okşama veya bir hoş telkin en tesirlisinden ağrı kesici vazifesi görebiliyor. Mutsuzluğun karanlığa bir ışık yakabiliyor.

Gelişen teknoloji, uzakları yakın eden sosyal medya dahi çare olamadı giderek artan yalnızlık duygusuna. Aksine yalnızlığını unutmaya çalışan, bunun için kafasını ekrana daha fazla gömen, kendini sanal âleme teslim eden, gerçek hayata  giderek duyarsızlaşan insanlar türedi.  Artık insanlar en yakınındakilere bile  kör, sağır ve dilsiz. Bedenler yakın, duygular ise kıtalar boyu uzak ve ıssız.

Bu mevcut duruma birde korona virüs salgını eklenince “Buyrun cenaze namazına” diyesi geliyor insanın. Sosyal mesafe, maske, izolasyon vs. bedenlerimizi korusun derken ruhlarımız bunaldı daha çok daraldı. Peki ne yapabiliriz sorusuna cevaben şöyle bir yol izleyebiliriz:

  1. Evvela şu hakikatı yeniden hatırlayalım: Hayatta hiçbirşey yüzde yüz kötü veya iyi değildir. Korona dahil hiçbir şey gereksiz yaratılmamıştır. Allah gerçek ilmin yegane sahibidir ve her şey onun iradesiyle gerçekleşir. O, Adil sıfatının bir gereği olarak kuluna zulmetmez, her yarattığında sayısız hikmetler vardır. Hayat bir imtihandır. Biz kuluz ve imtihan ediliyoruz. Her şartta ve koşulda kulluk şuurunu elden bırakmamak, haram hududunu aşmadan helal dairesinde kalmaya azmetmeliyiz. Allah’ın kaderine teslim olma hali insanı rahatlattığı gibi, kontrolü dışında gerçekleşen olayları daha sakin karşılamasına  yardımcı olur.
  2. Her insan hayatının bir döneminde yalnızlıkla imtihan edilebilir. Bu yalnızlığı işlevsel hâle getirmek, olumsuzu fırsata çevirmek mümkündür. Daha fazla kitap okumak, ibadetleri arttırmak yeni seyler keşfetmek, öğrenmek, bol bol doğaya çıkmak, evde de olsa spor yapmak yalnızlığın işlevsel hâlidir.
  3. Sosyal medyada mümkün oldukça az zaman geçirmek akıl sağlığımızı korumamıza yardımcı olacaktır. Orada gördüğümüz parıltılı hayatların ve kusursuz görüntülerin anlık birer kesit olduğunu, gerçek hayatla bağdaşmadığını unutmamalı ve onları kendi hayatımızla kıyaslamaktan vazgeçmeliyiz.
  4. Sevdiklerimizle buluşmalar düzenlemeli, fiziksel buluşmaların gerçekleşemediği zamanlarda ise internetin bu alandaki nimetlerinden ve imkanlarından faydalanmalıyız.
  5. Internet hayatımızı kolaylaştıran bir nimet, bir araçtır; hayatın yerini almamalı. Bunun için içerikleri faydalı, faydasız ve zararlı diye ayırıp bize fayda sağlayanlara yönelmeli, kullanım süresini de abartmayıp kontrol edilmeliyiz. Nimette olsa her şeyin fazlası zarar.
  6. Aile içinde birbirimizi dinlediğimiz, gözünün içine bakıp teselli bulduğumuz saatler değilse de bari dakikalarımız olsun.
  1. Bize ve ailemize iyi gelecek şeyleri bizden iyi kimse bilemez. Şöyle bir durup içimizdeki bilge sese kulak vermeli, ebeveynlik hislerimizden ilham alıp, onları pratiğe dökmeliyiz.

 

  1. Ve tabiiki duaya sarılıp Allahtan yardım dilemeliyiz.