Kıblemiz Neresi?

Kıblemiz Neresi?

Geçmiş Ramazan aylarından birinde, televizyonda reytingi bol bir Hocaefendi’ye şu minvalde bir soru geldi; “İnsanlık Dünya’yı terk edip de herhangi bir gezegene yerleşirse, bir Müslüman namaz kılarken kıbleye nasıl yönelecek?”

Mizah malzemesi olarak sosyal medyada paylaşılan bu soru, beni ciddi biçimde farklı düşüncelere sevk etti. Malum olduğu üzere, bazıları çağımızı “Uzay Çağı” olarak nitelendiriyor. İnsanlık Ay’a ayak basalı yarım yüzyılı geçti. Bugünlerde ise, Mars’a araç gönderdi ve farklı gaz salınımlarıyla oksijen tabakası oluşturulmaya çalışılıyor. Yirmi otuz yıl içerisinde, Mars’ın birtakım insanların yeni ikametgâh adresi olduğunu duyarsak şaşırmayacağız. Bunların içerisinde, İslam dininin müntesipleri de olabilir. Ümmet olarak uzay çağını yaşadığımız söylenemese de bazı Müslümanlar uluslararası projeler vesilesiyle Mars’a gidebilir. Ve bunların üzerinden, namaz farzı düşmeyecektir. Peki bunlar, namaz kılarken kıble olarak nereye yönelecekler?

YAZARLAR | 28 Şubat 2023 Araç İçerisinde Namaz -I- 28 Şubat 2023

İnsan, bazen düşünmeye başladığında kendini frenlemekte zorluk çekebiliyor. Kıble kelimesine takıldım. Zaten kelime ve kavramlar değil midir, algılayışımızı ve anlayışımızı çoğaltıp eksilten. Zenginleştirip fakirleştiren. Geçen asrın filozoflarından Wittgenstein, insanların düşünce ufuklarının malik oldukları kelime ve kavramlarla doğru orantılı olduğunu belirtmiş.

Kıble kelimesinin etimolojisine baktığımızda, Arapça ḳbl kökünden gelen ḳabūl “alma, benimseme” sözcüğünden alıntıdır. Arapça ḳabila fiilinin, en genel anlamda iki manası vardır; 1. Yüz yüze geldi, yüzünü döndü, yüzleşti, 2. Aldı, benimsedi, direnmedi, misafir etti, konukseverlik gösterdi. Istılahî olarak ise; Müslümanların, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, namaz kılmaya başlarken yönelmeleri gereken, Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde bulunan Kâbe’nin olduğu yön anlamındadır.

Geçen asrımızın birtakım Müslüman mütefekkirleri, kıble kelimesinin kelime anlamına dikkat çekmişlerdir. Ve ümmetin kıblesini, Batı’ya döndürdüğü tespitini dillendirmişlerdir. Gerçekten de ümmetin yönetici ve yönlendiricileri, sorunlarımızın üstesinden yüzümüz ve yönümüzü Batı’ya çevirerek gelmenin mümkün olduğunu düşünmüşlerdir. Batı’nın değerleri, kıble kelimesinin anlamına uygun düşecek biçimde alınıp benimsenmesi ve hatta gönül dünyamızda baş köşeye konulması hususunda ellerinden geleni yapmışlardır.

Kıblesini kaybetmiş bir ümmetin, namazın uzayda nasıl eda edilebileceği telaşına düşmesi, hâlâ asli sorunlarımıza kafa yormadığımızın göstergesidir. Ama buna verilecek; “Uzayda namaz kılarken, aynen yeryüzünde yaptığınızı yapın. Ümmet olarak izzet ve vakardan sizleri yoksun bırakan mecazi olarak kıble edindiğiniz Dünya’ya, Marstayken fiili olarak yönünüzü dönün.” fetvası anlamlı olurdu herhalde. Böylece, Müslümanlar için büyük fitne olan dünyevileşme anlamındaki sekülerleşmeye dikkat çekilmiş olup, kıble anlayışımızın tekrar gözden geçirilmesine vesile olurdu. Allah bizleri ve gelecek nesillerimizi, yönünü ve tarafını, dolayısıyla kıblesini Hak’tan yana çevirenlerden eylesin.