Terörün Tuzağına Düşmemek

Terör olayları maalesef dünya gündeminden düşmüyor. Hafta geçmiyor ki, dünyanın bir köşesinde bir terör saldırısı gerçekleşmesin. Son zamanlarda Avrupa’da tekrar saldırılar yaşanmaya başlandı. Paris, Viyana, Nice’te yaşanan saldırılar sonucunda insanlar hunharca katledildi veya yaralandı. Paris ve Nice saldırılarında bir öğretmen ve kilise ziyaretçileri hedef alınırken, Paris’te yaşanan başka bir saldırıda iki Müslüman bayan, Viyana’da yaşanan saldırıda ise kafe ziyaretçileri üzerine rastgele ateş açıldı. Tüm bunlar tekrar gösterdi ki, terör ve canilik bu tür saldırılarla doğrudan veya dolaylı olarak herkesi hedef alıyor.

Fakat terör sadece insanları öldürmekle yetinmiyor. Güvenlik uzmanlarına göre bu tür saldırıların asıl hedefi toplum içinde korku ve nefret oluşturmak, güvensizlik duygusu yaymak, toplumları kutuplaştırmak, siyasi sorumluları orantısız adımlar atmaya zorlamak ve bu şekilde toplumu germek, iç kargaşaları provoke etmek.

Canilerin bu emellerine ulaşmaması için toplumun her kesimi elbette ki sorumluluk üstleniyor ve üstlenmeye devam edecektir de. Dinî cemaatler toplumun barış potansiyelini güçlendirirken, Müslüman cemaatler kendi dinleri adına yapılan saldırıları lanetleyerek, saldırganların umdukları gibi kutuplaşmanın tarafı olmayacaklarını, nerden gelirse gelsin provokasyonlara aldırış etmeden toplumsal huzuru destekleyen adımlar atmaya kararlı bir şekilde devam edeceklerini gösterdiler ve buna devam da edecekler.

Siyasetin bu süreci nasıl yöneteceği ayrı bir önem taşıyor. Zira onların kullanacağı dilin ve atacakları adımların toplumun nabzına etkisi olacaktır. Saldırganlar da bunu hesaba katıyor ve beklentileri, özellikle siyasetin kendilerinin oyununa gelerek, sorunların ve bunların sebeplerinin üzerine giderken genellemeci, masum insanları da hedef alan bir dilin kullanılması ve onlara da dokunan adımların atılması. Fakat “İslamcılık”, “siyasal İslam” gibi kavramlar genellemeye, genellemeci tehdit anlayışı için son derece müsait ve hakiki suçluların yanında masum insanları da hedef aldırabilir nitelikte. Buna dair bir farkındalığın gelişmesi ve sorumlulara bunun hatırlatılması gerekiyor. Veya saldırıların faillerinin gittiği camiyi peşinen kapatmakla da sorun çözülmüyor. Eğer probemli bir insan o camiye gitmiş ise, buna karşılık olarak camiyi kapatmakla problemli olmayan yüzlerce insan mağdur edilmiş oluyor.

Teröristlerin oyununa gelmemek gerekiyor. Sürecin siyasi karar vericiler için kolay olacağını kimse iddia etmiyor. Fakat atacakları adımlar ve kullanacakları dilde temel gayenin suçluları tespit edip yargı önüne getirmek ve bu süreçte toplumsal huzurun yara almamasını temin etmek olmalıdır. Bu başarıldığı takdirde siyaset de toplum da bu süreçten tekrar güçlenerek çıkacaktır.