Televizyon Ve İnternet Kullanımının Türkçeye Etkisi

Televizyon Ve İnternet Kullanımının Türkçeye Etkisi

Dil, insanların duygu ve düşüncelerini bildirmek ve anlaşmak için kullandıkları sözcükler ya da işaretler aracılığıyla iletişime geçtikleri doğal bir araçtır. Bu güne dek birçok iletişim aracı daha kolay haberleşebilmemiz için bizlere yardımcı olmuştur. Teknoloji cağı olan 21. yüzyılda televizyon ve internet kullanımı ile birlikte bilgisayar ve akıllı telefonlar hayatımızın önemli bir parçası hâline gelmiştir. Artık gerçek yaşam ihtiyaçları dahi internetin sağladığı sanal ortamlarda çok daha hızlı ve kısa sürede karşılanmaktadır. Teknolojik iletişim araçlarının bunun gibi kolaylık sağlayan faydaları olduğu gibi, zararlarının olduğu da bir gerçektir.

DİL CANLI BİR SİSTEMDİR

Dil, canlı bir sistemdir, bu yüzden zaman içinde çeşitli değişimler göstermesi kaçınılmazdır. Türkçenin bugünkü durumuna baktığımız zaman ilk anda göze çarpan olumsuzluklardan bazıları; hatalı cümlelerin kurulması ve batı kökenli kelimelerin dilde fazlasıyla kullanılıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum günlük konuşma ve yazı dilimizin değişmesine yol açmıştır. Zaten az olan kitap okuma oranı televizyon ve internet kullanımı ile gitgide azalmaktadır. Sosyal medya olarak nitelendirilen iletişim ve paylaşım kanalları yeni bir iletişim dili doğurmuştur. Sanal sohbet ortamlarında gelişigüzel kullanılan bu dil, bireylerin günlük ve resmî konuşma dilini olduğu gibi, yazı dilini de oldukça etkilemiştir.

DİLDE YENİLİKLER

Sanal sohbet ortamlarında gerçekliği hissetmek ve hissettirmek için; yazışmalarda söze neşe, öfke, telaş, beğeni, heyecan gibi duygu katmak amacıyla ses tekrarları yapılmaktadır: yapmaaaa, eveeeeeeeet, acıyoooooooo vb. Duygu durumunu ifade etmek için harfler yerine emoji adı verilen gülen yüz, üzgün yüz gibi ifadeli semboller kullanılmaktadır.

Dilde her türlü yenilik denenmiş kısaltmalarla dahi anlaşmak mümkün olmuştur. Slm (Selam), kib (kendine iyi bak) grsrz (görüşürüz) sözcükleri buna örnek olarak gösterilebilir.

Bunların yanı sıra argo ve küfürlü sözcük kullanımı da internet ortamındaki yazı dilinde özellikle gençler arasında çokça rastlanılan bir durumdur. Yabancı sözcükler ile Türkçe sözcükler bir arada kullanılmaktadır: Check etmek (kontrol etmek), offline olmak (çevrim dışı olmak), follow yapmak (takip etmek). Bir de uydurma sözcük kullanımı: şapşik, psikolojikmen (psikolojik), tekrardan (tekrar), sanırsam (sanırım) gibi birçok kelime türemiştir.

DİZİLERDE TÜRKÇENİN YANLIŞ KULLANIMI

Televizyon dizilerinde olan Türkçenin yanlış kullanımı da bu konuda önemli bir rol almaktadır. Dizilerde kullanılan bazı deyim, atasözleri ve söz kalıplarının eksik ya da yanlış kullanılması, sözcüklerin yanlış söylenmesi, tümce düzeninin bozulması, konuşmada argo ve küfürlü sözlere yer verilmesi, yabancı sözcükleri kullanmaya özenilmesi vb. durumlar söz konusudur.

Uzmanlar yabancı kelime kullanma eğilimini; ihtiyaç, özenti, yenilik arzusu, bilgisizlik ve üşengeçlik, gösteriş merakı, ana dile ilgisizlik, yabancı dilde öğretimin yaygınlaşması gibi sebeplerle açıklamaktadır. Yurt dışında doğup büyüyen gençlerin ise bulundukları ülkenin dilini ve ana dilimiz olan Türkçeyi tek bir dilmiş gibi karışık kullandıkları ve aralarında anlaşabildikleri gözlemlenmektedir.

TÜRKÇE’Yİ KORUYABİLİRİZ!

Televizyon ve diğer kitle iletişim araçlarını kullanırken dili doğru kullanmayı ilke edinmemekten doğan bu sorun, Türkçenin hatalı ve bozuk konuşulmasını da günlük dilimize taşımaktadır. Doğal olarak özel hayatımızda ve sosyal medya kullanımında yazışmalar resmî kurumlara ulaşmıyor ve denetlenmiyor, bu da kullanıcıların hâliyle, dili istediği gibi kullanmalarına imkân tanıyor. Bununla birlikte teknolojik iletişim araçlarını olumsuz etkilemeyecek ve bunlardan olumsuz etkilenmeyecek şekilde kullanmak ve dilimizi korumaya özen göstermek millî bir görev olarak algılanırsa, Türkçemizi koruyabiliriz. Yurt dışında yaşayan ve çift dilli olan vatandaşlarımızın yazı dili ve konuşma dilinde cümleye hangi dilde başladılar ise, o dilde de cümleyi sonuna kadar devam ettirmeleri oldukça etkili olacaktır.

Yeni Türk Edebiyatı Profesörü Mehmet Kaplan “Türkiye’nin en mühim kültür davası, hiç şüphesiz, dil davasıdır. O, bütün davaların başında gelir. Onu halletmedikçe, kültürle alâkalı diğer meseleleri halletmeye imkân yoktur.” demiştir. Kaplan’ın bahsettiği dil davası Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenlileri de yakînen ilgilendirmektedir.

Nitekim Avrupa’da yaşayan göçmen kökenli ailelere kreş öncesi tavsiye edilen de önce ana dil eğitimidir. Ana dilini doğru ve güzel öğrenen çocukların, yaşadıkları ülkenin dilini daha kolay ve doğru öğrendikleri görülmektedir. Avrupa’da yaşayan Türk ailelerin çocuklarına Türkçe anadil eğitimleri sunulmaktadır. Okullarda veliler anadil eğitimi talep etmeli ve Türkçe dersi alan öğrenci sayısı artmalıdır. Türkçe eğitim veren okul, dernek ve camilerin sundukları bu imkânlardan faydalanmak da Türkiye kökenliler için oldukça önemlidir ve büyük bir nimettir.

Dünyanın neresinde olursak olalım dilimize özenle sahip çıkmalı, aslımızı, neslimizi ve dilimizi bozmadan, kaybetmeden en güzel ve korunmuş hâliyle gelecek nesillere aktarmalıyız.