Teheccüd – Gece Namazı

Teheccüd – Gece Namazı

Gece namazında seyirci yoktur! Gece namazına riya karışamaz! Yalnızsın! Yani Allah ile berabersin! Melekler ile berabersin. Sana dua okuyan, sana şefaat eden, senin için sevinen melekler ile berabersin. Sadece salih amellerini yazan sağındaki meleğin değil günahlarını yazan solundaki meleğin de sevindiği kutlu, mübarek ve bereket dolu bir ortamdasın. Tüm kâinatın sevindiği bir zaman ve mekânda, yalnızsın ve değilsin. Kalbin hangi âleme yöneldi ise, ona göre ya yalnızsın ya da değilsin. Gece namazını kılanın kalbi gözle görünen âlemlerle beraber değildir. Onun ruhu, kalbi, imanı tüm âlemlerin – görünen ve görünmeyenin – yanında bilir.

NAMAZA RİYA KARIŞABİLİR

Günde beş vakit namazına riya, gösteriş karışabilir. Münafıklar da aynı safta olabilir. Sabah namazı hariç denilse bile, “Sabah namazına neden gelmiyor şu zat?” sorusuna muhatap olan kişide riya da nifak da isteksizlik de dahil olabilir.

Gösteriş için namaz kılanı Rabbim kutlu kelamında “dini yalanlayan” [1]diye hitap etmez mi? Ne kadar dehşet bir hitap! Ahlakı olmayan, fakir fukaraya yardımı olmayanın “namazıdır” bu! Müfessirlere göre münafıkların namazıdır. Riyakârın, kibirlinin, dünyalığın peşinde olanın namazı, aslında namaz diye isimlendirilemez. Bunun adı aldatmacadır. Kendini aldatma, insanları aldatma, sağ ve solundaki melekleri (sözde) aldatmadır.

GECE NAMAZINDA RİYA YOKTUR

Gece namazına bunların karışması mümkün değil! Çünkü, bekçi yok namaza zorlayan. Seyirci yok namazını kıldığına şahit olup da alkışlayan, “oh maşallah” diye övgülerde bulunan! Reklam yok, “like” yok, gösteriş yok. Kimse gece namazını kontrol edemez, soramaz, sorgulayamaz. Çünkü herkes uyur. Sorgulama heveslisi de uyur, kontrol edicisi de. Gıybetçisi de uyur, gösteriş için namaz kılanı da. Bundan dolayı övgülere muhtaç, esir düşmüş kişiler için değildir bu namaz – ya da tersine çevirirsek, bu belalardan kurtulmak için bu kişilere gece namazı şifadır!

Evet farz değildir. Bundan dolayı da gece namazına kalkmayana /kalkamayana kınama olmaz. Kınamakta değildir zaten niyetimiz. Gece namazına kalkmayı istedikleri hâlde imkânı olmadığı için kalkamayanlar vardır. Bu kişiler – çok istedikleri hâlde – helal kazançları için uykusunu alması gerekenlerdir. Sabahtan akşama yirmi dört saatini belirleyen modern zamanların şartlarına bağlı olmaları hasebiyle kılamazlar. İmkânı olduğu hâlde: “Kalkmayan da daha az imanlıdır!” diyemeyiz. Böyle bir şey söylemek haddimize değildir. Kalkmayanalar ya da kalkamayanlar Mevlânâ’nın tabiriyle aşk ateşi ile kavrulmayı kasteden “pişmek” tadından mahrum kalmaktadırlar. Aradaki fark bu.

ÇABA GÖSTEREN MÜMİN EMİN (GÜVENİLİR) KİŞİDİR

Gece namazına kalkanlardan emin olabileceğinizi, burada asıl niyet onların emin insanlar olduklarını vurgulamaktır. Onların ahlakının güzel olduğunu, ya da güzel olması için çaba gösterdiklerini belirtmektir. İmanlarından kuşku olamayacağını bildirmektir. İmanı kalbinde yer etmiş müminin kalbi de düşüncesi de hâli de güzeldir.

Kişinin kalbinde iman taht etmiş ise, “önemli olan kalben inanmak” sözün arkasına saklanarak amelsizliğini, ahlaksızlığını savunmaya kalkışan “hem dini hem kalbini yalanlayan” zatların aksine, kalpte olan mutlaka dışa yansır. Kalpte olan hem söz hem hareket hem de hâl ile dışa vurmaması mümkün değildir, yoksa bu kalbi yalanlamak olur.

Kalpteki “dindarlık giysisi” [2] elbette Allah katında daha önemlidir. Çünkü bu giysiyi giyen kişi hem kalbini günahlardan ve kötülüklerden koruyabilecek hem de Allah’ın istediği türden bir dindarlığı uygulamaya koyabilecektir. Dindarlığın uyumlu yelpazesi özellikle ibadetlerin yerine getirilmesinde belirgindir. Tüm bu ibadetler hem bireyin kendisi üzerinde eğitici bir etkiye sahip olacaktır hem de diğer insanlar için, toplum için sosyal olarak olumlu etkilere yol açacaktır.

PEKİ TEHECCÜD NAMAZINA KALKANDA NE TÜR ETKİLER OLUR?

Riya ve nifakın giremeyeceği, nefsin terbiye edildiği, kibrin ayaklar altına alındığı bir an, bir kutlu zaman, bir mübarek buluşmadır gece namazı vakti. Âlemlerin Rabbi ile buluşmak, sevgili peygamber ile buluşmaktır gece namazı. Ve bu bulaşmada bulunan şahısta ne tür olumlu etkileşimler olur, bir düşünmek gerekir.

Müminin “Ey Allah’ım, sensin her şeyin efendisi, tüm âlemlerin Rabbi sensin.” demesidir gece namazı. Söz ile, kalp ile, beden ile, tüm varlığıyla!

Tüm nimetler için şükürdür gece namazı. Nankörlükten (küfür) korunmaktır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimize (s.a.v) “tüm günahların af olunduğu halde, neden kendini (geceleri namaz kılmak ile) yoruyorsun” sorusuna verdiği cevaptır gece namazı: “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”.[3]

Ne kadar kusuru ve günahı olursa olsun kişinin, gece namazına kalkanın tövbesi nasuh’tur.

Tüm benliğini bir kenara, sıcak yatağında bırakarak âlemlerin Rabbinden dosdoğru af dilemektir gece namazı.

KİMSE TARAFINDAN ZORLANMADAN ALLAH’A YÖNELDİLER

Pak olan fıtratındaki temizlik çağrısına uyanarak karşılık veren mutlaka temizlenir.

Bu çağrı, öyle kutlu bir çağrı ki hem çağrıya hem de çağrıya uyanlara melekler sevinir. “Kimse tarafından zorlanmadan Allah’a yöneldi.”, diye sevinirler. “Nefsine kul olmayıp, Allah’a kul olmaya geldi.”, diye sevinirler.

Ve o sevgi kişinin kalbine yansır, orada taht kurar, ardından huzur verir, nihayet emin kılar.

Ve bu sevginin dışa yansıması ise Nur’dur!

(Merhum Babam Hafız Mehmet İnam’a atfen…)

[1] Mâûn suresi, 107:1

[2] A’râf suresi, 7:26

[3] Bûharî, Teheccüd, 6