Tamam Onlar Bizi Madun Sayıyorlar da Kendisini Madun Sayanlara Ne Demeli?
- HAYATSürmanşet 1
- 24 Ocak 2024
Eveet yine kelimelere taktığımı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Tam aksine kelimeler bana takıyor. Kurtulamıyorum bir türlü bu kelimelerin egemenliğinden. Nitekim bu yazının başlığının ana konusu olan madun ve maduniyet kelimesi de bana takan kelimelerden birisidir.
Madun ne demektir?
Kelime aslında, benim de komünistler arasında dikkatle takip ettiğim İtalyan komünisti Antonio Gramsci tarafından gündemimize sokuldu. Hapishanedeyken, ki 46 yıllık ömrünün 11 yılı hapishanede geçen Antonio Gramsci, düşündüğü esnada aklına kendisinin Latinceden uyarladığı “subalterne” kelimesi gelir. Ama subalterne kelimesi zaten Arapçaya aşina dünyada bilinen bir kelimedir. Bu Arapçaya aşina olan dünyada subalterne kelimesinin karşılığı “madun” kelimesidir. Hapishane Defterleri (Quaderni del Carcere) isimli eserlerini yazdığı kitaplardan birisinde Gramsci bu kelimeyi, “egemen olmayan sınıf”, ya da “alt sınıf” manasında kullanır ki “madun” da o anlama gelir. En masum bir tarifi ile: “Bir kimsenin emri, egemenliği altında yaşayan kişi” demektir madun. Fakat başkaları bu görüşüme katılırlar mı bilemiyorum, şahsen bana göre subalterne kelimesi daha çok Kur’anî bir terim olan “mustazaf” kelimenin manasına yakınlık arzeder.
Gramsci’den mülhem olarak Hindistanlı sömürge karşıtları madun kelimesini daha da geniş bir manada kullanırlar ki, burada Franz Fanon’un “Bu Dünyanın Lanetlilerine” benzer bir anlam yüklerler. Özellikle kitabına “Madunlar Konuşabilir mi? başlığını koyan
Gayatri Chakravorty Spivak “konuşamaz” tabii diye de eklemesin mi?
Madun Konuşur ama, Efendisinin hoşlanacağı şekilde konuşur
Hayır daha da ilerisini söylüyor: “Madun konuşur ama, o konuştuğu şey, sadece, sahibinin kabullenebileceği, onaylayabileceği, sevineceği şeylerdir.” demeye de getirerek, neden konuşamayacaklarını izah eder.
Zira, burada çok etkili ve keskin bir “epistemik şiddet” şiddeti söz konusudur ve üst sınıflar (siz buna Almancada kullanılan öncü kültür/Leitkultur sahiplerini eklemeyi unutmayın) bu epistemik şiddeti kullanma hakkını kendilerinde görürler. Sonuna kadar da kullanırlar.
Madunlar, Epistemik Terörle Susturulur
Yeri gelmişken, epistemik şiddete dair de kısa ve öz bir izahat yapmak gerekir. İşin daha geniş kısmına yeri geldiğinde bir zamanlar geliriz.
Epistemik şiddet: bilgi terörü demektir. Yani önce size kendinizin aptal olduğu hissini verirler, arkasından da yine manalarını kendilerinin bilebileceği bilgilerle sizi aşağılarlar da aşağılarlar. İşte epistemik yani bilgi terörü budur.
Madun, aynı zamanda epistemik şiddetin mağdurudur. Mesela, siz “biz Müslümanız” dersiniz. Karşınızdaki “Hayır siz İslamistsiniz” der. O yetmez, “Legalist (yasalara saygılı olan) İslamcısınız” derler. Böylece bilgi terörü ile sizi baskılama altına alır, aşağılanmışlığınıza haklılık kazandırmış olur.
Bu kadar faşist Bozuntusu varken, neden yalaka madunlara gerek var?
Madunlar konuşamaz demiştik ya, yoook, konuşurlar. Hem de Gayatri Chakravorty Spivak’ın dediği gibi konuştuklarında ancak, efendilerini sevindirecek şekilde konuşurlar. Mesela, Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da, İngiltere’de, Avusturya’da İslamî kuruluşlara, İslamî kuruluşların önde gelen isimlerine, camilere, camilerin önde gelen isimlerine, küfredecek, saldıracak o kadar faşist bozuntusu varken, neden bir grup Müslüman çıkar da bu faşistler ordusunun sözlerini tekrar edip dururlar diye sormanıza işte bunun için gerek yoktur. Zira bizim Temel’in dediği gibi “O da işun şaşurtmacasudir daa.”
Madun, insan oluşun anlamını efendilerine tabi olmakla özdeşleştirir
Onun içindir ki “Madunlar konuşamaz. Konuşunca da efendilerini sevindirecek şekilde konuşurlar.”
Şimdi “Maduniyet araştırmalarını” biraz daha kurcalarsanız, madunların şöyle bir özelliğini de bulmanız mümkündür. Madun kişi, en sonunda insan oluşun anlamını, efendilerine tabi olmakla özdeşleştirirler. Bu yüzdendir ki, bir madunun, kendi düşünce dünyasının kendi isteğine göre şekillenmesi mümkün değildir. Hadi diyelim ki, madun kendisini bu baskılardan, sıkıştırılmışlıklardan kurtararak söz söylemeye kalkışsa, o madunun cesaretini epistemik bir terör estirerek kırarlar.
İşte bu da özgürlüğün, özgür toplum olmanın gereğidir. Anayasa varken, bir de egemenlerin kendi Leitkultur/öncü kültür kurallarına uyma şartının artık politik bir kabul hâline geldiği günümüzde işte asıl tartışmamız gereken şeylerden birisi de bu epistemik terördür.
Böylece bizi önce, kendi ürettikleri kelime ve tanımlamalarla mahkûm ediyorlar, arkasından da sanki haklıymış gibi tepemize biniyorlar.
Tamam onlar bizi madun sayıyorlar da, kendisini madun sayanlara ne demeli?