Sıla Yoluna Çıkmadan Sadaka Verin, Yolda Namazlarınızı İhmal Etmeyin
- HAYATSürmanşet 2
- 25 Haziran 2021
IGMG Fetva Sorumlusu Hulusi Ünye yola çıkacaklara tavsiyelerde bulundu: Sıla yoluna çıkmadan sadaka verin, yolda namazlarınızı ihmal etmeyin.
Sayın Ünye, yaz tatilinin gelmesiyle binlerce insan gerek sıla-i rahim için gerekse tatil için uzun yolculuklara çıkacak. Yolculuğa çıkmadan önce sadaka verilmesini tavsiye edenler var, yolculuk öncesi sadaka vermenin hükmünden bahseder misiniz?
Sefere çıkmanın edeplerinden birisi de yola çıkmadan önce sadaka vermektir. Bunun içindir ki, sıla yoluna çıkmadan sadaka verin. Bu sadakanın miktarı yoktur. Gücü nispetinde verilir. Sadaka verilirken şöyle dua etmek de güzeldir. “Allah’ım! Bu sadakamla yolculuğumun selametle gerçekleşmesini istiyorum. Allah’ım! Beni ve yanımdakileri sen muhafaza eyle; beni ve benimle olanlara selamet ver. Beni ve benimle beraber olanları en güzel bir şekilde varacağımız gayemize ulaştır.” Dinimizde sadaka âdeta Müslüman’ın koruyucu zırhıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (a.s.), “Sadaka Rabb’in gazabını söndürür ve kötü bir şekilde ölmeyi önler.”[1] buyurmuştur. İnsan sefere çıktığı zaman nelerle karşılaşacağı belli olmaz. Uzak mesafelere ve bilinmeyen güzergahlarda yolculuk yapan insan nelerle karşılaşacağını bilemez. Bundan dolayıdır ki, “Yolcunun işi Allah’a kalmıştır” denilmiştir. İşte bir bakıma yolculuğu güvene alma anlamında yola çıkarken sadaka vermek müstehap görülmüştür. Bu sadette Peygamber Efendimiz (a.s.), “Sadaka belâyı def eder ve ömrü uzatır.”[2] buyurmuştur. Bunun içindir ki, sıla soluna çıkmadan sadaka verin, yolda namazlarınızı ihmal etmeyin.
Hocam Türkiye ve bazı uzak diğer ülkelere özellikle araba ile yolculuk yapanlar için bazen neredeyse iki üç gün gibi bir süre yollarda geçiyor. Bu konuda dinimizce öngörülen kolaylıklar ve hüküm nelerdir?
Sefer ve müsaferet yolculuk demektir. Orta bir yürüyüşle üç günlük, yani on sekiz saatlik bir mesafeye gitmek üzere yola çıkmaktır. Bugünkü uzunluk ölçüsü ile 90 km’lik bir mesafedir.
Yolculuk hâli genelde güçlüklerle ve sıkıntılarla doludur. Bundan dolayı dinimiz yolcular hakkında bazı kolaylıklar getirmiştir. Bunların başında dört rekâtlı farz namazların ikişer rekât olarak kılınması gelir. Hanefî mezhebine göre, yolcunun dört rekatlı farz namazları kısaltarak kılması vaciptir ve azimettir. Yani yolcu dört rekâtlı farzı dört rekât değil, iki rekât olarak kılacaktır. Sünnet namazları ise, imkân bulursa tam olarak kılar. İmkân bulamazsa sünnet namazları terk edebilir.
Yine Hanefî mezhebinde yolculuk veya yağmur, kar gibi bir mazeretle iki namazı bir vakitte cem ederek kılmak caiz değildir. Bu durum sadece Arafat’ta öğle ile ikindi, Müzdelife’de de akşam ile yatsı namazlarını birleştirip cemaatle kılmak şeklinde mümkündür. Diğer üç mezhebe göre bir mazeret bulununca öğle ve ikindi veya akşam ile yatsı namazlarını takdim veya tehir şekliyle bir vakitte birleştirerek (cemederek) kılmak caizdir. Meselâ; öğle namazı ile ikindi namazı öğle vaktinde kılınabileceği gibi ikindi vaktinde de kılınabilir.
MAHREM OLMAYAN AKRABALAR YABANCI HÜKMÜNDE
Sılada eş, dost ve akrabalarımızla bir araya geliyoruz. Akraba ziyaretlerinde dikkat edilmesi gereken mahremiyetin ölçüsü nedir?
Akraba ziyaretlerinde birbirine mahrem olmayan yakın akrabalar arasında dikkatli davranmak gerekir. Mahrem olmayan akrabalar, ister kadın isterse erkek olsun bir yabancıdan farksızdır ve aile içi münasebetler de sınırlıdır. Bir erkek eşi hayatta olduğu müddetçe hanımının kız kardeşi (baldızı), hanımının halası, teyzesi, kayınbiraderinin ve baldızının kızları ile evlenemez. Fakat bu kadınlarla üçüncü bir kişi bulunmadan tek başına bir arada bulunamaz ve onlarla yolculuk yapamaz. Yüz ve ellerinden başka uzuvlarına bakamaz. Onlarla tokalaşamaz veya birbirlerinin elini öpemezler. Peygamber Efendimiz (a.s.) bunun sınırını şöylece çizmiştir: Hz. Âişe validemiz anlatıyor: Bir gün Hz. Ebû Bekir’in kızı Hz. Esma, tenini gösterecek kadar şeffaf bir elbise ile Peygamberimiz’in huzuruna girdi. Bunu gören Efendimiz (a.s.), yüzünü bir tarafa çevirdi ve “Ya Esma, bir kadın bulûğ çağına erince vücudunun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi doğru değildir.” [3] buyurdu.
Dolayısıyla akraba ziyaretlerinde oturup kalkma, hoş beş sırasında erkekler kadınların, kadınlar da erkeklerin beden ayrıntılarına vâkıf olmalarına mâni olacak kıyafet ve davranış içinde olmalılar. Bu itibarla da mümkün mertebe; ayrı odalarda oturmalı, laubali konuşmamalı, temastan kaçınmalı, aynı masada yemek yenmemeli. Tesettürlü bir kıyafetle hoş geldiniz denilmesinde bir sıkıntı olmaz. Allah en iyisini bilir.
* Mehmet Hulusi Ünye, Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi ve Kayseri Yüksek İslam Enstitüsünün Tefsir-Hadis bölümünden mezunu olup hâlen IGMG Din İstişare Kurulu Üyesi ve Fetva Sorumlusudur.
[1] Tirmizî, Sünen, Zekât,28
[2] Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid,3/63
[3] Ebû Dâvud, Sünen, Libâs: 32.