Sıla-i Rahim

Sıla-i Rahim

Sıla-i Rahim, en gönülden bağlı olduklarınla bağlarını daha da sıkı bağlamaktır. O sevdiklerine varmaktır.

Gurbet nedir?

Sevdiklerine varmak olduğuna göre gurbettesin demektir. Gurbet ise, köküne uzak düşmüşlük, ırak kalmışlığın hüzünlü ve iç burkan kelimesidir. Gurbet her şeyiyle yabancıdır “garib”e. Garip gurbete düşmüş kişilerin ortak adıdır. Acıdır gurbet. Hatta o kadar acıdır ki; içinde ne varsa hepsi “garib”e yabancı hepsi başka biçimdedir. Gurbet “garib”in başına her türlü bela ve musibet gelebileceği, sıla fikri aklına düşünce “gözlerinden yaşın akıp geldiği” yerdir. Gurbette sürekli kalınmaz.  Gurbetin sılaya varmayı engelleyen yol vermeyen dağları vardır. Hasret prangalar eskittiğinden bu güçlükte “allı turnalar”la gönderilen selamlarla aşılır. “Garib”i gurbette hayatta tutan “sıla”fikri ve özlemidir.

Sıla nedir? Sıla-i Rahim nedir?

Sıla, vuslat demektir. Sıla “köktür, kökendir”. Bazen duygu karmaşası yaşansa “Neresi sıla bize neresi gurbet!” de dense ardından “Gidek sılaya sılaya…” diye eşlik edilir türkülere. İçinde olan her şey sana ait olan ve seninde oraya ait olduğun hissini uyandıran “sırça köşktür” sıla. Bu dört harfli kısa kelime  anne baba, aile, akraba, ağaç, çiçek, nehir, dere, tepe, dağ ve orada yaşayan herkesi ifade edecek kadar güçlüdür.  Evleri, bağları, delikanlıları, kızları hatta havası ve suyu bile farklıdır “sıla”nın! Ne sıla gurbete ne de gurbet sılaya benzer. Bu yüzdendir ki sıladan ayrı kalmak kaygısı bile büyük bir korku ve hüzün sebebidir. Hele bir de ayrılık olursa sıladan işte o vakit  “yiğidin gözünden yaşlar sel olup akar”. Bir de kişiyi yalnızlaştıran ve sılada gurbeti yaşatan olaylar vardır.  Ölüm gibi. Erdem Beyazıt’ca ifade edersek bu duyguları;

Babalar ölür

Dolaşır eli ölümün

Saçlarında anaların oğulların

 

Analar ölür

Kök salar hasret yüreklere

‘Bir evlat pir olsa da’

O zaman anlar ancak neymiş öksüzlük

 

Oğullar ölür

Bir kafes olur ölüm

Ana kalbi bir kuştur

Azad kabul etmez

 

Sevgililer ölür

Bir hicret olur ölüm

Bir sıla…

Ölüm kadar hatta daha zor gurbetleri de vardır insanın. “Ayrılık” gibi. Çekmeyince sezilmeyen, bilinemeyen sızıdır ayrılık. Lambada yanan alevi bile üşütüp titretir. “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı” gibi nice mısralarla şiir olur türkü olur.

Rahim ne demektir?

“Rahim” yüce Allah (c.c.)’ın isimlerindendir. Yaratılmışlara karşı merhametli olanın kullarından ehli imana özel “rahmeti” demektir. Bu rahmet, koruyup kollamak, ihtiyacını gözetmek, her daim onunla olmak, onun farkına varmadığı binlerce yol ve yöntemle onu desteklemek, ahirette de onu yalnız bırakmamak şeklinde tezahür eder. Rahim ayrıca cenneten çıkıp dünya sürgününe mahkûm edilmiş insanın sürgün öncesi “cennetsi son sığınağı”nın adıdır. Merhametlilerin en merhametlisinin rahmi yaratılmışlar arasında hasseten “anneler”de tecessüs etmiş ve onların bedenine yerleştirilmiş olan “var oluş hanesine” ad olmuştur. Rahmet içinde rahmettir “rahim”.

Ya “Sıla-i Rahim”?

Bu kadar güçlü iki kelime “sıla” ile “rahim” bir araya gelince bir başka güçlü ifade çıkıyor karşımıza: “Sıla-i rahim.”

İnsanın, kendi içinde gurbet yaşayan yalnızın, rahman ve rahim olana dönmesi. Tekrar varlık amacını keşfedip özüne, sılasına rücuu. Hayatta karşısına çıkan her türlü çeldireç ile mücadele ederken yorulan, ümitsizliğe düşen ve kaybolan insanın “çağırıcıların” çağrılarına kulak verip varlığının anlamını özünde keşfetmesi. İçinde kaybolmanın ve ümitsizliğin olmadığı güven ve emniyet alanına dahil olup özgürleşmesi.

Kan ve coğrafya insanı bağlayan ve kimlik ve kişilik oluşturan güçlü ögelerdir. Kan üzerinden kurulur akrabalık, aile, kabile ve milletler. Yine coğrafya da böyledir. Bizi aynı köylü, hemşehri veya “toprağım” yapan paylaştığımız coğrafyadır. Kan ve coğrafya üzerinden kabilecelik veya milliyetçilik İslam dinince yasaklanmış din kardeşliği ve ümmet fikri bunların yerine ikame edilmiştir. Lakin kan ve coğrafyanın insan üzerindeki etkisi tabii, yani, fıtri olduğundan ailesini, köyünü, şehrini, milletini ve devletini sevmek dinen de tabii kabul edilmiş hatta teşvik edilmiştir. Anne baba kendilerine “öf” bile denilmeyecek cennet vesileleri, akrabalar da ilişkilerin her daim canlı tutulması gereken rahmet kaynağı olarak görülmüştür.

Akraba ile ilişkiyi kesmek kan bağını koparmaktır. Allah’ın koyduğu hukuku tanımamaktır. Sadece din kardeşliğini değil kan kardeşliğini de koyan ve tanzim eden yüce Allah’tır. Coğrafyada taşıdığımız kan bağı gibi, bizim kaderimizdir. Doğup yaşadığımız coğrafyaya karşı da sorumluluğumuz vardır. Bu da yüce Allah’ın sünnetindendir.

Bu anlamda kişinin kan ve toprak bağı olan kişilere ve coğrafyaya yaptığı yolculuk kişinin özüne, emniyet ve huzur bulduğu kendi aidiyetine yolculuğu olduğundan fıtri bir ibadettir. Allah’ın emir ve yasaklarını korumak kaydı ile gayri müslim anne baba veya akrabaya da saygı, hürmet ve ziyaret emredilmiş, onlarla da ilişkileri sürdürmek aynı şekilde “rahmet” vesilesi görülmüş, “sıla-i rahim” olarak isimlendirilmiştir.

Vel hasılı kelam

“Neresi sıla bize neresi gurbet!” ikilemindeki biz türkiye dışında yaşayan türkiyeliler için “izin” sezonu geldi çattı. “Sıla” hasreti gariplerin ciğerini yakıyor, genizlerini sızlatıyor. Gurbetin en güzel yanı “sıla” ya gidilen yer olması olsa gerek. Yola çıkmadan ana vatana, baba ocağına, ana kucağına; rahman ve rahim olanın rızası için sıla etmeye niyet edersek Rahim olan bize de “rahmet” kapılarına sonuna kadar açacaktır. Ameller niyetlere göredir. Herkesin hicretinin karşılığı hicret ettiği şeyledir. Yolculuğunuz “sıla-i rahim”, hicretiniz “Rahim” olan için olsun.