Sefer Hikâyesinin Sahibi Olmak III

Sefer Hikâyesinin Sahibi Olmak III

“Bizim görevimiz seferdir, zafer Allah’a aittir.” sözünün yol açtığı bir başka yanlış ise, seferin hakkını vermemedir, savrukluktur. Zafere kilitlenmeme, sefere hakkıyla odaklanmayı önleyebiliyor. Oysa, sefer ile bir hedefe varmayı amaçlamak durumunda olan Müslüman’ın, hedefe ulaşmayı hak etmesi gerekir. Hak etmesi, niyetinin halisliğinden tutunuz, yolculuğun bütün aşamaları hakkında yeterli bilgi ve beceriye sahip olmaya kadar iyi donanımlı olması ve ihtiyaç duyulan bütün önlemleri alması ile olur.

Bu çerçevede yolu doğru seçmek kadar hedefi de isabetli ve açık seçik belirlemek elzemdir. Yolun bir doğrusunun bir de eğrisinin olduğunu, hedefin uygun/doğru olanı ve olmayanını bilmek doğru başlangıçtır. Kötü(lük)lerin şerrinden kurtulmak, fitnenin kimden fesadın nereden çıktığını bilmeyi gerektirir. Niyeti netleştirmek, yolu tastamam doğru tayin etmek, gözü yoldan ayırmamak, savrukluğa meydan vermemek, pusulayı kaybetmeyerek sıkıntılara rağmen yoldan sapmamak, yolun kıvrımlarından ve yolda neyin nereden geleceğinden daha en başta haberdar olarak karşılaşılması muhtemel şeylere hazırlıklı olmak, temkini elden bırakmamak, seferin gecesi, gündüzü, yağmuru, çamuru, dumanı olacağını, yani bütün ihtimaller zincirini hesaba katarak yapılması gerekenleri yapmak… vs. için önlemler almak mecburiyeti vardır. Sefer süresince bütün duyargaların tetikte olması gerekir. Kişi, seferini yeterli bilgi ve beceriler dâhilinde yürüttüğü nispette sefer hikâyesinin sahibi olur.

Sefer, zaferi hak edecek nitelikte gerçekleştirilirse zafer beklentisi haklılık kazanır. Öyleyse, sefere çıkmayı tasarlayan kişi, beşerî sınırlar içinde, ama o sınırları zorlayacak kadar yapabileceklerini yapma, elinden geleni tamamen yerine getirme cehdini göstermekle yükümlüdür. Hemen belirtelim ki, “elden geleni yerine getirmek/yapmak”, görecelidir. Göreceliğinin yeterince farkında olmayanlar, bu söze kolayca sığınarak kendilerini mazur göstermeye kalkışabilmektedirler. Oysa gerçek anlamı buna izin vermemektedir. Şöyle ki, mevcut gücüyle otuz kilo ağırlığı kaldıran kişi, iyi eğitim alarak zamanla kırk, elli, derken yüz kilo gibi çok daha fazla ağırlıkları kaldırabilmektedir. Her ağırlığı kaldırdığında, elinden geleni yapmış olmaktadır. Bu yüzden, tasarlanan sefer çerçevesinde nelerin nasıl yapılacağını iyi anlamak ve gerekeni tastamam yapmanın ne olduğunu iyi kavramak şarttır. Bunu başarmak kolay değildir. Yanılma ihtimali, hatta “yanlışları doğru, kötüleri iyi görmek, arzuların etkisinde kalmak” her zaman söz konusu olabilir. (Muhammed suresi, 47:14).