Sebepleri İmbikten Geçirmek
- YAZARLAR
- 14 Şubat 2022
Başarısızlık durumunda hemen “Sefer bize ait, zafer Allah’ın” diyerek teselli bulmaya çalışmanın altında yatan bir başka unsur da kolaycılıktır. Eleştirel düşünme yeteneği gelişmemiş, analitik değerlendirme yapma becerisi olmayan kişiler/gruplar, genelde kolayı seçerler. Düşünce derbederliğine yol açan bu kolaycılık, hayatın her boyutunda sebep-sonuç ilişkilerine yoğunlaşmaya ihtiyaç duyulduğunda devreye girip bize ciddi yanlışlar yaptırıyor. İstenmeyen sonuçların sebeplerini araştırıp çözüm üretmemizi önlemesi gibi. En fazla da, kestirmeden ve olur olmaz biçimde ilahî iradeye atıf yaparak, fizikî sebepleri anlamaktan, ilahî iradenin nasıl işlediğini bilimsel yaklaşımla incelemekten uzaklaşıyoruz. Oğlunun ölümüyle güneşin tutulması arasında ilahî hikmetler arayan ashaba Efendimiz’in (s.a.v.) bu ikisi arasında sebep-sonuç ilişkisi olmadığını söylemesi, ibretamizdir (Müslim, Kusûf, 1 ve 10).
Kolaycılık, dindarlığımızı iyice yüzeyselleştiriyor. Mesela, Kur’an varlık dünyasındaki her varlığı ve olayı araştırıp anlamamızı ister. Ama biz Müslümanlar buna pek yönelmeyiz, yöneldiğimizde de geçiştiririz. Kendi varlığımız üzerine bile ayrıntılı bilgi edinme ihtiyacı duymayız. Varlık dünyasındaki olağan üstü durumları duyduğumuzda veya gördüğümüzde hayret ve takdirimizi belirtsek bile, o olağanüstülüklerin mahiyetini, fizikî sebepler zincirini analiz edip tanımaya yeltenmeyiz, doğrudan Allah’a bağlayarak işi bitiririz. Çünkü analitik düşünme sürecini işletmek zor; emek istiyor, bilimsel araştırma yapmayı gerektiriyor.
Sebepler zincirini tanımamak, Allah’ı hakkıyla tanımamızı, O’na sözde değil özden bağlanmamızı engelliyor. Şöyle ki, sebepler zincirini inceleyip oralardaki esrarengiz işlemleri anlamak, bizi ister istemez onların hakiki ve ilk sebebi olan Allah’ın varlığını daha derinden hissetmemizi ve “En güzel biçimde yaratan Allah, ne mübarektir, ne yücedir!” (Müminun suresi, 23: 14) diye haykırmamızı sağlayacaktır. Bir dostum, kasları çalışmadığı için göz kapaklarının düştüğünü, gözü sağlam olduğu hâlde göremediğini söylediğinde uyandım. Göz kapaklarımın önemini, onların kendiliğinden çalıştıklarını farkettim; orada hangi vinçlerin, operatör ve mühendislerin nasıl disiplinli çalıştıklarını düşünmeye başladım. Allah’a derinden minnettarlık hissettim. “Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız saymakla bitiremezsiniz. İnsan, gerçekten çok zalim ve nankör.” (İbrahim suresi, 14:34) ayetini hatırladım. Onu hakkıyla anlamadığımın farkına vardım. Şikâyetlenmelerimin, nankörlük sayılacak tutum ve davranışlarımın en önemli sebebini keşfettim: Sahip olduğum sonsuz nimetlerin bilincinde olmamak, sahip olamadıklarıma odaklanmak. Tam bir “kendini bilmezlik” hâli! Gerçekten de, “kendini bilen Rabbini bilir.”