Ramazanı Boş Değil Hoş Geçir

Ramazanı Boş Değil Hoş Geçir

İnsan kendi varlığı hakkında düşünmelidir. Ben kimim, zaaflarım ve becerilerim nedir diyerek kendine sormalı ve kendini tanımaya gayret etmelidir. Kendini tanımayan insan zalim ve cahil kalır.[1] İnsanı yaratan Allah’u Teâlâ insanın olumlu ve olumsuz birçok özelliğine Kur’ân-ı Kerîm’de dikkat çeker. İnsanın dünyada bulunuş gayesi Allah’a kulluktur ve Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.[2]

İnsan akıl, ruh, beden ve nefis ile donatılmıştır. Bu sebeple yaratılış itibariyle iyiye de kötüye de meyillidir. Nefsinin heva ve hevesleri doğrultusunda hareket eden bir insan Allah’a sevimsiz olan davranışlar sergileyebilir. İyi ve kötü arasında seçim yaparken, nefsi ve iradesi arasında bir mücadele yaşar. Sonunda kararını, zayıf veya güçlü özellikleri doğrultusunda verir. Her söz, her davranış, her tavır, kısaca her kararımız, ya Allah’ın rızasına dahildir sevap olur, ya da bu rızanın dışındadır günah olur. İşte tam bu nokta insan iradesinin önüne, Allah’ın rızasını gözetme kararlılığını göstermesi gerekir. Bu kararı verebilmenin tek şartı ise güçlü bir iradedir.

İnsanın irade ve gücünün yanında zaafları da vardır. Ramazan ayında tutulan orucun bir faydası da zaafların denetim altına alınmasını ve iradeyi güçlendirmesidir. Kur’ân-ı Kerîm’in tabiriyle Allah inananların korunması için, onları oruç ile sorumlu tutmuştur: “Ey inananlar! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”[3]

Bu manada ramazan ayı insanı eğitir, temiz fıtratını nasıl muhafaza edeceğini, kötü özellikleri ise bastırabilmeyi, kontrol altına almayı öğretir. Asıl hedef ramazana has bir Müslüman olmak değil, hayatın tümüne yayılmış bir iyilik hâli üzerine olmaktır. Bir ay sıkı bir talimden sonra diğer on bir ayı Rabbin rızası doğrultusunda geçirmeye niyet etmeliyiz. Yaşanılan her ramazan kulluk kalitemizi yükseltmelidir.

GÜNÜ BEŞ VAKİT EKSENİNDE ŞEKİLLENDİRMEK

Dünyada Allah’ın takdir ettiği kadar kalacağını bilen insan, zamanın kıymetini bilir. İçinde bulunduğu her anı faydalı işlere harcamak için çaba sarf eder. Güne erken başlar. Erken yatar, erken kalkar. Gününü planlar. Cep telefonu kullanımını sınırlar. Yapılacak işleri önemine göre sıralar. Kısacası zamanını iyi yönetir. Müslüman’ın bir günü beş vakit namaz ekseninde şekillenir.

MUHASEBE CANLI TUTULMALIDIR

Allah’u Teâlâ felah ve refahın reçetesini Kur’ân-ı Kerîm’de bizlere sunuyor. İman, salih amel, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye[4] hayra davet etmek, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak[5] iyi işler listesinin içerisindedir. Bu çerçevede mümin kendi nefsini hesaba çeker. Geçmişin, şu an ki hâlinin ve geleceğinin muhasebesini yapar. Muhasebe mutlak surette canlı tutulması gereken bir ameldir. Kendini sürekli muhasebeye çeken kimseyi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) akıllı olarak nitelemiş ve şöyle buyurmuştur: “Akıllı/zeki kişi nefsine hâkim olan (onu denetim altında tutan/ kendini hesaba çeken) ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz (başarısız ve aklını kullanamayan) kişi ise nefsinin heva ve hevesine tâbi olan ve buna rağmen Allah’tan iyilikler temenni eden (olmayacak şeylerin beklentisi içine giren) kimsedir.”[6]

Ramazan, Allah’a kulluk adına geçmişimizin muhasebesini yapacağımız, ibadet ve taatlerimizdeki başarımızı veya başarısızlığımızı ölçeceğimiz müstesna zaman dilimidir. Bundan dolayı ramazan ayı içerisinde şu dört maddeye önem vermemiz gerekmektedir:

  1. İşlerimizde Titizlik

Rabbimiz işlerimizi titizlikle yerine getirmemizi istiyor. “Yaptığınız işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever.”[7] İşimizi iyi yapmak, hem Allah’a, hem de çevremize karşı görevimizdir. Nitekim Allah (c.c.) iyi işlerde bulunanları şu ayet ile müjdelemiştir: “İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar bilmelidirler ki, biz güzel iş yapanların ecrini asla zâyi etmeyiz.”[8]

  1. Ramazan Ayı Kur’an Ayı

Ramazan Kur’ân-ı Kerîm’in nazil olmaya başladığı aydır.[9] Öyleyse bu ayda Kur’ân-ı Kerîm ile hemhâl olunmalıdır. Allah’ın kelamı ile dostluk pekiştirilmeli, sadece okunmak için değil, anlamak, yaşamak ve yaşatmak için okunmalıdır. Bu ayda muhasebe yaparken kendimize şu soruyu soralım: “Kaç tane âyet-i kerîmeyi hayatıma taşıdım, kaçıyla amel ediyorum? Sahabe ile bizim aramızda bir karışlık fark var. Onlar Kur’ân-ı Kerîm’i okudular, anında imanın kalesi olan kalbe indirdiler, ayetlerin hükmü gereği hayatlarını şekillendirdiler. Bugün bizler de Kur’ân-ı Kerîm okuyoruz, lakin o manayı kalbe indirme işinde zorlanıyoruz. Bu ay dil ve kalp arası o bir karışlık mesafeyi aşmaya niyetlenelim.

  1. Tövbe ve Dua

Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz tüm günahlarımıza tövbe edelim. Allah çokça tövbe eden kullarını sever.[10]  Yine O, maddi ve manevi pisliklerden titizlikle temizlenenleri de sever. Dolayısıyla Allah’ın sevdikleri arasına girmeye çalışalım. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını affettirmeden bu ayı tamamlayan (bayrama çıkan) kişinin burnu yerde sürünsün.”[11] buyurmuştur. Namazlarımızın ardından, iftardan önce uzun uzun, kendimiz için, neslimiz için ümmet için dua edelim.

Ubade b. Samit (r.a.), ramazan ayının yaklaştığı bir günde Resulullah Efendimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Ramazan ayı size bereketiyle geldi. Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin Ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ’ya kulluk yaparak kendinizi gösterin. Ramazan ayında Allah’ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir.”[12]

  1. Hayır ve Hasenat

Ramazan ayı, hayır ve bereket ayıdır. Dua ve niyaz ayıdır. Şükür ayıdır. Günahlardan temizlenme, cehennem ateşinden kurtulma ayıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu aydan söz ederken: “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur.”[13] buyurmuştur. Allah’ın salih amellere hesapsız sevap vereceği bu ayda hayır ve hasenatımızı çoğaltalım.

Velhasılı kelam ramazanımızı boş değil, hoş geçirelim ki, kulluk kalitemiz artsın.

 

[1] Ahzâb suresi, 33:72

[2] Bakara suresi, 2:30

[3] Bakara suresi, 2:183

[4] Asr suresi, 103:2-4

[5] Âl-i İmrân suresi, 3:104

[6] Tirmizî, Sıfatu’ l- Kıyame, 25

[7] Bakara suresi, 2:195

[8] Kehf suresi, 18:30

[9] Bakara suresi, 2:185

[10] Bakara suresi, 2:222

[11] Tirmizî, Deavat, 100

[12] Heysemi, M.Zevahid, III, 344.

[13] Et. Terğib ve’t Terhib. c.2, s.95.