Pandemi Sürecinde Ağız Ve Diş Sağlığı
- SAĞLIK
- 26 Aralık 2020
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Çocuk Diş Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Salih Doğan, yaptığı açıklamada, çocukların yaşam konforlarını olumsuz yönde etkileyen diş çürüklerini engellemenin yolunun düzenli bakımdan geçtiğini belirtti.
Kilolu Çocuklarda Çürük Yatkınlığı Daha Yüksek
Doç. Dr. Salih Doğan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından korunmak için evde kalan ve aktivite düzeyleri düşen çocukların beslenme alışkanlıklarında değişiklik olduğuna dikkati çekti. Çocukların aktivite düzeyleriyle çürük seviyeleri arasında ilişkiyi inceleyen bir çalışma yapıldığını aktaran Doğan, günlük aktivite düzeyleri daha yüksek çocuklarda çürük gözükme sıklığının daha az olduğu yönünde bir sonuç elde edildiğini, kilolu çocuklarda ise çürük yatkınlığının daha yüksek görüldüğünü dile getirdi. “Hareket düzeyi yüksek çocukların çürüğe karşı dirençli olması muhtemel.” diyen Doğan, bu davranışsal durumun gözlemsel olarak kanıtlandığını ifade etti.
Beslenme Sayısına Göre Fırçalama Yapılmalı
Doğan, sağlıklı diş için düzenli beslenme uyarısında bulunarak, şunları söyledi: “Koronavirüs nedeniyle evden çıkamayan çocukların ağız ve diş sağlığı bakımlarına son derece özen göstermeleri gerekiyor. Bu süreç, evde kalan çocukların beslenme alışkanlıklarında büyük değişikliklere de yol açtı. Çocukların beslenme alışkanlıkları ciddi oranda değişti. Velilerin çocukları ev ortamında tutabilmek için daha çürük yapıcı gıdalarla besleme yönünde birtakım davranışları olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı diş fırçalama sıklıklarını bu beslenme alışkanlıklarıyla doğru orantılı götürmeleri gerekiyor.”
Bir yetişkinin sabah ve akşam dişlerini fırçaladığına işaret eden Doğan, Kovid-19 sürecinde beslenme alışkanlığı değişen ve daha çok atıştırmalık tüketen çocuklarda ise bu sayının hiçbir zaman yeterli olmayacağını ve beslenme sayısına göre fırçalama yapılması gerektiğini vurguladı.
“İçerisinde Karbonhidrat Olan Her Türlü Besin Çürük Yapıcı”
Doğan, çürük yapıcı gıdaların sadece “şeker” olmadığına da değinerek, “Çürük yapıcı gıdayı şekerle özdeşleştirmek büyük bir yanılgı. Karbonhidrat dediğimiz, sonuçta tatlı ya da tuzlu hiç fark etmez her türlü besin içerisinde var. İçerisinde karbonhidrat olan her türlü besin çürük yapıcı etkinliğe sahip.” diye konuştu. Pandemi ortamının her anlamda değişikliklere neden olduğunu belirten Doğan, şunları kaydetti: “Bunlardan birisi, çocukların ev ortamında yaşaması onları birtakım risklere açık hale getirdi. Bunlardan birisi ev ortamındaki yaralanmalar. Ev ortamındaki oynama alanları koruma özelliklerini taşımıyor. Sivri köşeler ve kaygan yüzeylerde düşme ve çarpma gibi durumlarda dişle ilgili yaralanma ihtimalleri çok daha yüksek. O yüzden ev ortamında kalan çocuklarda bu tür yaralanma sıklığının arttığını görüyoruz.”
“Diş Hekiminiz Hijyen Kurallarına Uyuyorsa Tedirgin Olmayın”
Öte yandan diş hekimi Prof. Dr. Murat Akkocaoğlu, salgın döneminde yetişkinlere yönelik ağız ve diş sağlığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu süreçte her türlü diş tedavisinin yaptırılıp yaptırılamayacağının en çok merak edilen konulardan biri olduğunu belirten Akkocaoğlu, “Tercih edilen merkez gerekli tüm hijyen kurallarına uyuyorsa bu konuda tedirgin olunmasına gerek yok.” dedi. Mekân ve teknik imkânsızlıkları bulunan yerlerin risk taşıyabileceğini ifade eden Akkocaoğlu, bunun salgın dışındaki süreçler için de geçerli olduğunu söyledi.
Kullanılan Alanlar Her Kullanım Sonrası Dezenfekte Edilmeli
Hijyenin özellikle salgın dönemlerinde daha da artırılması gerektiğini vurgulayan Akkocaoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Kullanılan alanlar uluslararası standartlarda olup her kullanım sonrası dezenfekte edilmeli. Tedavi yapılacak yer, genel kurallar gereği tek kullanımlık olması gereken malzemelerin ve gerekebilecek teknik cihazların kolayca temin edilebileceği ve diğer tüm müdahalelerin yapılabileceği kapasitede bir donanıma sahip olmalı.
Özellikle salgın sürecinde enfeksiyon kontrolü açısından farklı mekânlara hastaların bölünebildiği geniş alanlara ve katlara yayılan merkezler daha uygun. Merkezin hizmet alanının büyük olması, ünite sayısının çok olması, mekânın havalandırılarak dönüşümlü kullanılabilmesini sağlayacaktır. Her bölümün kendine ait bir katının olması, özel hasta gruplarının birbirleriyle karıştırılmaması önem taşımaktadır. Tüm hastaların küçük mekânlarda aynı yerden hizmet aldığı yaklaşım uygun değil.”
Prof. Dr. Akkocaoğlu, merkezlerin özellikle kişiye özel randevu sistemine sahip olması gerektiğini, böylece tedavi öncesi minimum temasla hekime ulaşılabileceğini ifade etti. Akkocaoğlu, “Pandemi sürecinde de enfeksiyon oluşturmuş, ağrı yapan ya da yapmayan fakat ağız içinde sağlıklı dokuların direncini azaltan diş rahatsızlıkları mutlaka tedavi edilmeli.” dedi.
Ağız Ne Kadar İyi Korunursa, Vücut Sağlığı O Kadar İyi Olur
Ağız ve diş sağlığının her türlü enfeksiyon gelişimi için büyük önem taşıdığına dikkati çeken Akkocaoğlu, şunları kaydetti: “Vücudun giriş kapısıdır ağız. Bu nedenle ağız ne kadar iyi korunursa vücut sağlığı ve direnç de o kadar iyi olur. Dolayısıyla pandemi döneminde ağız, diş sağlığına ve hijyenine çok daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Kovid-19’un insan vücuduna girdiği ilk yer ağız ve burun. Ağız hijyenine ve sağlığına dikkat edilmediğinde virüs çok daha hızlı yayılma ve hasar verme ortamını bulur. Özetle enfeksiyonların giriş kapısının iyi korunması, bu süreçte özellikle çok kritik öneme sahip.”
Gereğinden Fazla Kimyasal Kullanımı Doku Bariyerlerine Zarar Verebilir
Ağız ve diş sağlığının korunmasına ilişkin doğru bilinen yanlışlar bulunduğunu anlatan Akkocaoğlu, sirke ve alkol gibi kimyasallar gereğinden fazla kullanıldığında sağlıklı doku bariyerlerine zarar vereceği için düzenli diş fırçalanması dışındaki uygulamaları doğru bulmadığını belirtti.
Akkocaoğlu, öncelikle diş ağrısı yaşayan herkesin mutlaka ve hiç beklemeden tedavi için belirtilen şartlara sahip merkezlere başvurması gerektiğini dile getirdi.