Özgürlüğe Engel Gönüllü Kulluklarımız

Özgürlüğe Engel Gönüllü Kulluklarımız

Sadece 33 yıl yaşamış olan Fransız düşünür ve siyasetçi Etienne de La Boetie’nin, devlet egemenliği ve iktidarın meşruiyetini irdelediği “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” kitabının başlığı dahi, bizlere çok şey anlatmaktadır. Eserde siyaset biliminin sınırları içerisinde, iktidar ilişkilerinin nasıl sürdürüldüğü, tahakküm karşısında direniş ve sivil itaatsizlik teorilerinin nasıl hayata geçirebileceği gibi konular işlenmiştir. Ancak özgürlük ve kulluk kavramları, siyaset ilminin sınırlarını aşmakta ve varoluşsal bir anlam içermektedir.

İnsanı diğer tüm varlıklardan ayıran hususlardan birisi, fıtratında mevcut olan özgürlük arzusudur. Hayatın akışı içerisinde, üzerinde vesayet ve tahakküm kabul etmez bir biçimde hürriyetini inşa gayretinde bulunur. Bu çabası, yeryüzündeki varoluş mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Adem’in çocukları, en çetin özgürlük savaşını yine kendi hemcinsi olan despot ruhlulara karşı vermiştir. İnsanın, insanlıktan çıkmışlara karşı verdiği kutsal bir savaştır bu. Hz. İbrahim’in Nemrut’a, Hz. Musa’nın Firavun’a, Hz. İsa’nın hahamlara, Hz. Muhammed’in mütekebbir aristokratlara karşı verdiği ve kıyamete kadar sürecek bir mücadeledir bu. Bu yolda mağlup olanın, galip sayıldığı bir gayrettir bu.

İnsanın sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde, zoraki köleliğe karşı sergileyeceği kavga elbette içerisinde zorlukları barındırmaktadır. Esaretten kurtulmak bedel ister. Köleliğin bedelinin daha ağır olduğunu da unutmamak icap eder. Ama bu zorlukların hiçbiri, gönüllü kulluğa teşne olmaklıkla bir tutulamaz. Bu öyle bir teşne olmaktır ki, insanda zerre izzet ve haysiyet bırakmaz. Boyun ve bileklerde hissedilmeyen zincirler sebebiyle, özgür olunduğu yanılsamasına kaptırılır. Çılgınca sevinilir. Gülünür ve eğlenilir.

Bir de bakılır ki, Allah’tan başka ilahlar edinilmiştir. Kur’an’ın veciz ifadesiyle; “Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?” tuzağına düşülmüştür. Boyun ve bileklerde olmayan zincirler, zihin ve midelerde takılıdır artık. Kalplerde, sahte ilahların mesken tutmalarına müsaade edilmiştir. Bu ilahlar, kadın-erkek, mal-mülk, makam-mevki gibi dünyevi arzular şeklinde arz-ı endam etmektedir. Mevla’nın bahşettiği hayat, bu ilahlara kulluk ile heder edilir.

Zoraki kölelikten kurtulmanın yolu, yeryüzünün sahte efendilerine isyan etmekten geçmektedir. Aynı şekilde gönüllü kulluklardan azade olmak için de sahte ilahları kalbimizdeki tahtlarından düşürmek gerekmektedir. Aciz olan sahte ilahların saltanatını devirmek, İslam’ın “TEVHİD” akidesine sığınmak ve her gün kırk defa okuduğumuz Fatiha suresinde geçen “Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz.” ayetinin şuuruna ermek ile mümkündür.