Övgünüz de Sövgünüz de İtidalli Olsun
- YAZARLAR
- 13 Eylül 2023
Binlercesinin yaptığı gibi bizler de öncelikli olarak sıla-ı rahim olmak üzere Türkiye’ye gidip geldik. Yılın her döneminde gidip gelmişliğimiz vardır. Ancak özellikle yaz tatili/yaz izni dönemindeki gidiş gelişlerimizin özel bir anlamı vardır. Çünkü, yaz tatilinde Türkiye’ye gidip gelişimizin ruhî ve hissî boyutu çok çok öndedir. Neredeyse -bu kelimeden pek hoşlanmam ama- bir ritüel gibidir yaz tatilini Türkiye’de geçirmek.
Türkiye’deki siyasal, ekonomik, toplumsal ve Almanya ile mukayese tartışmalarından herkes gibi biz de etkileniyoruz. Biz de bir tarafından tutup bazı kelamlar ediyoruz. Şahsen bu konuda kimseyi suçlamamayı, körü körüne bir tarafın taraftarı olmamayı ilke edindim. Dolayısıyla çoğunlukla susmayı tercih ettim. Size de tavsiyem, tarafı olduğunuz bir konuda övgünüz de sövgünüz de itidalli olsun, başkalarını kırmayın. Anlamak istemeyenler ile hiç tartışmayın, onlara da konuyu tartışmak istemediğinizi açıkça ortaya koyun.
Susmayı tercih etmek bazen kabullenmek bazen de itiraz etmek anlamına geliyor. Ben de onun için sustum. Çünkü, şu sosyal medya denilen aslında tam bir asosyallik çukurunun tesirine bağlasam da tartışmalar çok çirkinleşiyor. Bu çirkinliklerden uzak durmak insanı rahatlatıyor.
YAZARLAR Türkiye Bizi Neden İlgilendiriyor ki?
Sözümüz şimdilik burada bitsin. Bitsin dediysek de bu tartışmalara ilişkin sözümüzden bahsediyoruz. Sözümüz elbette ki bitmeyecek.
Benim şahsen çoğu zaman yazılarımda da dile getirdiğim gibi bütün dünyada nefrete, kışkırtmaya karşı bir hareket var. Hatta Birleşmiş Milletler bunun için bir gün bile ilan etmiş durumda. Ama şu Avrupa ülkelerinde her an Müslümanlara “nefret ve kışkırtma” dersi vermekten zevk alanlar, Müslümanlara karşı yürütülen nefret kampanyasına “özgürlük, demokrasi, barış içinde yaşam şartı” serlevhası koyduklarında ben de zevkten havaya uçuyorum.
Yahu bu ne özgürlük, bu ne demokrasidir ki, tüm özgürlükleri, İslam ve Müslümanlara hakaret ve küfür etmek olarak kabul ediyor da, Müslümanların kendilerine ufacık bir eleştirisini “nefret, demokrasi ve özgürlük suçu” olarak gösteriyor.
İşte buna bayılıyorum. O da yetmiyor, Tarım Bakanımız, tarımla uğraşacağına, Berlin’in bir mahallesinde hayatında hiç imam görmemiş kızının istediği gibi sokağa çıkamamasının sorumluluğunu Müslümanlara yüklerken de büyük özgürlük kahramanını oynuyor ya.
Vallahi buna da bayılıyorum.