“Nefse İhram Giydirme Ayı Ramazan”

“Nefse İhram Giydirme Ayı Ramazan”

Kelime itibariyle muhasebe, hesap görme, kendi kendini sorgulama manalarına gelir. Nefis muhasebesi ise müminin yaptığı bütün amellerini gözden geçirip hayır ve güzellikleri devam ettirmeye, günahlarına da istiğfar ederek, tövbe etmesi manasına gelir. Geçmişte olan ve biteni düşünerek eksiklikleri sezmek ve geleceği daha güzel amellerle donatmak için de ramazan ayı büyük bir fırsattır.

AZ YE, AZ KONUŞ, AZ UYU

Zira nefis terbiyesinin başında açlık gelir. Bu açlık bazen madden bazen de manen olan açlıktır. Nefsi terbiye etmenin başında şu üç şart vardır: Az yeme, az konuşma ve az uyuma. Bu şartların tümü ramazan ayında oluşur ve bundan dolayıdır ki, ramazan nefis terbiyesi için güzel bir zemin oluşturur.

YAZARLAR | 20 Mart 2020 Nefsi Tanrı Edinmek 20 Mart 2020

NEFSE İHRAM GİYİNDİRME AYI

Aslına bakılırsa, ramazan ayı bu bağlamda bir nevi nefse ihram giydirmektir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) her konuda olduğu gibi bu konuda da bizlere örnek teşkil eder. Mekke’nin önde gelenleri davasından dönmesi karşılığında her türlü imkânı ayaklarına sermelerine rağmen, Efendimiz (s.a.v.) “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz ben bu davamdan vazgeçmem.” yanıtını vererek nefsin arzulayacağı tüm heva ve hevesleri deyim yerindeyse elinin tersiyle itmiştir. İnsan tam bir iman ve teslimiyet hâlinde değil ise, nefsinin arzularına yenik düşebilir. Fakat bu noktada oruç öfke, heva ve heves gibi insanın kontrol etmekte zorlandığı duygulara karşı bir korunma mekanizması oluşturma yönünde yardımcı olur.

RUH VE NEFİS MÜCADELESİ

Bizler Rabbimizin yardımına muhtaç kullarız. Bundan dolayı tüm şerlerden olduğu gibi nefsimizin şerrinden de Allah’a sığınacağız. Yüce Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor: “O hâlde sen yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun.” Yüzünü dine çeviren, yani yüzünü Allah’a çeviren kul, fıtratını bilecek ve kalbinin ancak Allah’ı anmakla mutmain olacağını anlayacak. Fıtrata tutunmayan kalbin neticesinde ruh ve nefis devamlı bir savaş içerisinde olacak ve insanı huzursuz, rahatsız edecektir. Rabbimizin amacı muttaki kullar yetiştirmektir. Bu da ancak kulun nefis ve ruh savaşına son vererek, ibadet ve takva elbisesine bürünmesiyle meydana gelecektir. İnsan ruh ve nefis mücadelesinden sabır ve kararlılıkla baş edebilir.

Efendimiz bir hadîs-i şerifinde nefis ile mücadelenin yollarını şöyle belirtiyor: “Akıllı kişi nefsine hakim olup onu hesaba çeken, ölümden sonraki hayat için de çalışan kişidir. Aciz kişi ise nefsini duygularına tabi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup durandır. Eğer bir şey istiyorsanız, önce Kur’an’a bakınız. O müsaade ediyor mu? Nefsi terbiye etmek için akıl eden kalp, sahibi olun. Az yiyin, seslerinizi yükseltmeyin, az uyuyun, güler yüzlü olun, fakire, yolda kalmışa, yetime, dula yardımda bulunun.”

NEFSİN MERTEBELERİ

Peygamberimizin tavsiye ettiği üzere az yemek, az uyumak gibi bazı durumlar ramazan ayında yaptığımız şeylerdir. Bundan dolayı ramazan ayı nefis muhasebesi için inanılmaz bir fırsattır.

Bu mübarek ay bir nevi takva mektebidir. Hatalarını terk edip hakkıyla oruç tutanlar, nefs-i emmareden, yani dünya zevklerine dalıp ibadete yönelememekten, nefs-i levvameye veya nefs-i mardiyyeye ulaşabilmek için öncelikle nefs-i levvameye kavuşmaları gerekir.

Nefs-i levvame, pişman olup hatalarını bilen, ancak Allah’tan affını umanların mertebesidir. Bu mertebeye Hz. Âdem (a.s.) ve Hz. Havva’nın duası bir örnek teşkil eder: “Biz kendi nefsimize zulmettik, eğer affetmezsen ziyan olanlardan oluruz.”

Hayır ve şerri hassas bir surette ayırt edebilme duygularının ulaştığı mertebe vardır ki adına nefs-i mülhime denir. İman esaslarına inanan, Allah’ın emir ve yasaklarına uyan, Allah ile manevi bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan bir mertebe vardır ki, bu da nefs-i mutmaindir. Bu mertebeye ulaşmış bir nefis artık huzura ermiştir.

KUR’AN İNSAN İÇİN BİR DERYA

Kişi kendisini tanıyor, huzura ermek istiyorsa, Kur’an ona bu anlamda bir derya olur. Örneğin Bakara suresinin 90’ıncı ayetinde şöyle buyuruluyor: “Kıskanarak hakka baş kaldırarak nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar.” Müminler olarak, Hz. Ömer’in de dediği gibi “Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz.” Salih ameller işlemeye, kibri hoşgörüye karşı değiştirmeye, haseti ise içimizdeki rahmani duyguların da yardımıyla terketmeliyiz..

(Bu yazı Camia TV’de “Biz Bir Aileyiz” programının Ramazan’da Nefis Muhasebesi başlıklı bölümünden, Ruken Karabulut ve Nefiye Ermiş’in anlatımlarından hareketle Gülistan Şeker tarafından hazırlanmıştır.)