Minnetsiz Adam.. Sezai Karakoç..
- YAZARLAR
- 1 Aralık 2021
Henüz gençken, Leyla’dan geçerek Mevla’ya ulaşmanın kazandırdığı yüksek bir ruh hâlinin sonucu, hayatının hiçbir döneminde, hiç kimseye minneti olmadı. Beşerî olandan ilahi olan aşk mertebesine ulaşanlar gibi, Mevla’sından gayrısına eyvallahı olmadı. Piyasa adamlarının yaptığına benzer surette, fani kulların teveccühüne talip olmadı. Hak bildiklerini, tek başına kalmaktan korkmaksızın, samimiyet ve sadelikle dile getirdi.
Sahte kurtarıcıların sığındığı reel politik limanına yanaşarak, kolaycılığı benimsemedi. Söylem ve eylemlerinin merkezine, çağlar üstü olan idealizmi yerleştirdi. Bu idealizmin İslam olduğunu, eğip bükmeden ve çekinmeden söyledi.
Ne makam elde etmeye ne de makam sahiplerine yanaşmaya çalıştı. Onun fikirlerinin takipçisi olduğu izlenimi vermeye çalışan fikir fukarası politikacıların ödüllerine, tenezzül etmedi. Israrla davet edildiği törenlere gitmedi. Verilmek istenen plaketlerin, posta yoluyla gönderilmesini rica etti.
Suriye devletinin Hatay ilimiz üzerinde hak iddia etmesinden yola çıkarak, Müslümanların birliğinin mümkün olmadığını düşünenlere; “Sadece Hatay değil, İstanbul’da Suriyelilerindir. Aynen Şam ve Halep’in Türkiyelilere ait olduğu gibi.” demişti. Emperyalistlerin çizdiği sınırları, bu bölünmez vatan algısıyla aştı. Müslümanların, İslam memleketlerini pasaport olmaksızın ziyaret edebileceği bir siyasi yapılanmayı arzuluyordu. Bu hayalini, “diriliş nesli”nin önüne hedef olarak koydu.
Müslümanların karşılaştığı asırlık sorunların, yapısal nedenlerden kaynaklandığına değindi. Palyatif çözümlerin mümkün olmadığını ve asrın bataklığında çırpınan ümmetin, ancak yeni bir İslam medeniyetinin inşasıyla felaha ereceğine inandı. Derin sorunların köklü çözümlere ihtiyacından yola çıkarak “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” isimli ebat olarak küçük, ancak manada kesif ve derin bir eserle, iktisadi mevzularda dahi, İslami bir paradigmanın teşekkülünü vurguladı.
Mütefekkirliğinin yanında, şiirleri.. Edebî tahlilde bulunmayacağım. Lakin, bir hakikat şairi olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Varoluşsal hakikatin zorlu ve fakat en berrak öğreticisi olan aşk, Cumhuriyet dönemi şairleri içerisinde en çok Sezai Karakoç’un mısralarında anlamını bulmuştur.
Külliyatının sayısız örneklerinden birisi, kadının zaviyesinden (Leyla Köşesi’nden) aşk ve hakikat ilişkisi;
“… Her şey havada döner durur / Sonunda Tanrı varlığında yok olur / Ruh hürdür vücut esir / Ruh baldır beden zehir / Ruh hürdür Tanrı aşkıyla / Bağlı değil yer ve zaman kaydıyla / Fark etmez gelse gelmese Kays (Mecnun) Ona / Gitse gitmese Ona Leyla / Tanrı katında buluşmuşlardır / Hakikat yurduna kavuşmuşlardır.”
Sezai abiyle, bedenen hiç karşılaşmadık. Ruh dünyasında ise yakındık. Nasipse buluşmayı, “Başkente” bıraktık.