Kur’ân-ı Kerîm İle İlişkimiz
- HAYAT
- 30 Ekim 2020
Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’i bizlere tarif ederken şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet geldi.”
Âyet-i kerîmenin “Ey insanlar” hitabıyla başlaması, Kur’ân-ı Kerîm’in sadece bizim için değil, aynı zamanda bütün insanlık için çok önemli bir yol gösterici rehber olduğunu da ifade etmektedir.
Mevlamızın insanlara gönderdiği son mesaj olan Kur’ân-ı Azîmüşşan, her türlü kötülüğü terk etmemiz ve salih amellere yönelmemiz için bize öğüt vermektedir. Bununla birlikte Kur’an tüm manevi hastalıklarımız için bir şifadır. Nifak, haset, cimrilik ve kin gibi kalbi etkileyen hastalıklar ancak Kur’ân-ı Kerîm ile tedavi edilebilir. Tedavi için de Kur’an’ı içimize sindirerek okumak gerekmektedir.
Eğer Kur’an bize “haset etmeyin, cimrilik etmeyin” diye emrediyorsa, bunun karşılığında “Allah için sadaka verin, zekât verin” diyorsa, biz bu ayetleri okuduğumuzda, gönlümüz cimrilikten yana kayıyorsa, bu durum bizim Kur’an’ı okumadığımız, sadece mırıldandığımız anlamına gelmektedir.
Çünkü Kur’an hak yolunu arayanlar için yol gösterici bir rehberdir. Ona tabi olan müminlere ve hatta bütün âlemlere rahmettir. Ona tabi olmak, okuduğunu anlamak, anladığını da hayata geçirmek demek olur.
OKUMAK ve ANLAMAK YAŞAKTIR
Müminlerin Kur’an ile kuracakları sağlıklı ilişkinin göstergesi, ona iman etmek, onu okumak, hakkında tefekkürde bulunmak, onu anlamak, tatbik etmek ve başkalarına öğretmektir.
Bildiğiniz üzere dinimizin ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”¹ idi. Bundan kast olunan, öncelikle Kur’an okumaktır. Dolayısıyla onu tecvit kurallarına riayet ederek okumak, her müminin vazifesidir. Yüce Peygamberimizin ifade buyurduğu; “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”² şiarına uygun düşecek şekilde, bugüne kadar Kur’an okumayı öğrenmek için fırsat bulamayan kardeşlerimizin, okumayı bilen birinin yanına gidip Kur’an yolculuğuna başlamasını tavsiye ederiz. Özellikle Fâtiha suresi gibi namazda okuduğumuz surelerin doğru telaffuzuna ve az da olsa sürekli yeni sureleri ve ayetleri ezberlemeye özen gösterelim. Nitekim İbn Abbâs (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse, harap ev gibidir.”³
Ezberle birlikte ayetlerin manalarını aklederek gönüllerimize nakşetmeliyiz.
Bu bağlamda Rabbimiz, Kur’an ayetlerini şu şekilde vasıflandırır: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.”⁴ Buna göre, Kur’an’ın yeri kalplerimizdir. Dolayısıyla onu her yönüyle içselleştirmediğimiz ve hayata geçirmediğimiz müddetçe, onun hakkını gereğince vermiş olmayız.
Kuran’ı doğru algılamalı ve doğru okumalıyız. Onu okuduğumuzda, ayetlerin bize hitap ettiğini ve bütün insanlığın iki cihan saadeti için indirildiğini akıllarımızda tutmalıyız. Zira Kur’an’ı, başkalarına söylenmiş veya kadim Arap coğrafyasına özel olarak indirilmiş, yöresel ve tarihsel bir metin olarak algılarsak, hayatımızı olumlu bir şekilde etkilemesi mümkün olmaz.
Ayrıca, yüce ayetleri kendi aramızdaki faydasız tartışmalara alet etmemeliyiz. Kur’an’ı hayat yolculuğumuzda bize rehber olma gayesine matuf olacak bir niyetle okumalıyız. “Kur’an’a yakınlaşırsam imanım yenilenir, neyi nasıl algılamam gerektiğini bilirim ve amelim düzelir.” diye okumalıyız. Çünkü biliriz ki ruhumuzun ihtiyacını karşılayacak yegâne kaynak Allah’ın kelamıdır.
Bu vesileyle Kur’ân-ı Kerîm ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmek için güzel bir fırsata kavuştuk. Bundan sonra, az da olsa her gün Kur’an’ı açıp okumaya, dinlemeye ve öğütlerini hayatlarımıza tatbik etmeye özen gösterelim.Rabbimiz, gönüllerimizi Kur’ân-ı Kerîm’in hakikatleriyle, ömürlerimizi onun nuru ile doldursun. Amin.
- Alak suresi, 96:1
- Buhârî, Fazâilü’l-Kur’ân, 21
- Tirmizî, Fazâilü’l-Kur’ân, 18
- Ankebût suresi, 29:49