Kin ve Nefret

Kin ve Nefret

Kur’ân-ı Kerîm’de, insanın düzgün biçimde yaratılışına dikkat çekildikten sonra nefsine kötülük ve iyilik duygularının yüklendiği, onu kötülüklerden arındıranın kurtuluşa erdiği, onu kötülüklere batıranın da zarara uğradığı belirtilir.[1] Terbiye edilmemiş nefis, insana kötülüğü emreder.[2] Dolayısıyla insanlık, kötü duyguların ne kadar kontrol edilebildiği ile doğru orantılı bir statüdür. Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de, Uhud gazvesi sırasında müşriklerin insanlık dışı uygulamalarının etkisiyle Müslümanların onlara benzeri görülmemiş bir şiddet uygulama duygularına kapılmaları üzerine kendilerine cezanın ancak misli ile olabileceği, sabretmenin daha erdemlice bir tutum olduğu[3]  hatırlatılarak kin ve intikam duyguları ile hareket etmenin Allah’ın kanununa aykırı olduğu hatırlatılır.

YAZARLAR | 22 Aralık 2022 Nefretten Nefret Etmemek İnsanlık Suçudur! 22 Aralık 2022

Kin ve nefret, insanın aşağılanma ve adaletsizlik gibi tutumlardan doğan iç yaralanma sonucunda belirir. Buna sebep olduğuna inanılan kişi, toplum, inanç, fikir, nesne vb. varlıklara karşı deruni bir kızgınlık hâli onun en belirgin özelliğidir. En tehlikeli sonucu ise yaşananlardan derin bir ruh hâliyle etkilenen şahsın intikam duygularını hareketlendirmede kışkırtıcı rol oynaması, beklenen fırsat geldiğinde saldırganlaşmasıdır. Bu insana yakışan bir tutum değildir.

Kin ve nefret duygusunun insanın ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. En kötü sonucu da insanın içinde, yıkıcılığı öne çıkarıp güzellik duygularını öldürmesidir. Bunun yanında; depresyon, uyku bozukluğu, geçimsizlik, kırıcılık, ani öfke, sıkıntı, stres ve onunla başa çıkamama gibi problemler diğer bazı sonuçlarıdır. Dolayısıyla ondan zihni temizlemek karşı taraf için olduğu kadar insanın kendisi ve çevresi için de bir kurtuluş vesilesidir. Bu yükten kurtulmanın en sağlıklı yolu da affedip onu üzerinden atmaktır. Kendisini kuyuya atan kardeşleri ile tanıştığında Hz. Yûsuf’un onların tutumunu “olmamış sayması” ve kardeşlerini rahatlatması;[4] Kızı Hz. Aişe’ye zina iftirası olayına karışan ve kendisinin çok ağırına gitse de Hz. Ebû Bekir’in akrabasını affetmesi[5] örnek olarak zikredilebilir. Allah’tan af bekleyen kendisi affetmeyi becerebilmelidir. Şayet bu erdemi gösterememiş ise hakkını meşru yoldan araması bundan da sonuç alamadığında Allah’a havale etmesi en erdemli yoldur. Çünkü mutlak adaletin sağlanacağı yer, ahiretteki mahkeme-i kübrâdır. Kin ve nefretin sebebi ön yargı ise bunun çözümü insan ve olaylara öncelikle hüsn-i zan ile bakmaktır.

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

[1] Şems suresi, 91:7-10.

[2] Yusuf suresi, 12:53.

[3] Nahl suresi, 16:126-127.

[4] Yusuf suresi, 12:90-92.

[5] Nûr suresi, 24:22.