Kimlik Dindarlığı

Kimlik Dindarlığı

Derin tefekkür ve bilimsel bilgiye dayanmayan, sahih bilgiyle beslenemeyen, üstelik şiddete/baskıya maruz bırakılan dindarlıklarda, doğal olarak sağlık sorunları zuhur etmektedir. Söz gelimi, baskılanma, karşıtlık üzerinden ve savunmacı bir refleksle kendi varlığını inşa etme çabalarını öne çıkarıyor. Bu ise, ister istemez içe kapanmayı, dolayısıyla sığlaşmayı ve tutuculuğu doğuruyor. Aslında dindarların, dinine yönelen tehlikeyi kendi varlığına yönelik sayıp ona göre tepki vermesi, doğal bir durumdur. Ama reaksiyoner savunmacı tavır, yarar yerine zarar vermektedir. Mesela, özeleştiriyi önleyerek mevcut durumun pörsümüş yanlarını da savunma çemberi içine hapseder. Savunma psikolojisi dindar bireyi ve toplumu iyice abluka altına alınca dine kimlik eksenli yaklaşım öne çıkmakta ve böylece özün yitimine yol açabilmektedir. Zira bu durumda dindarlık, hakikati tanıyarak özümseme olmaktan uzaklaştırılıp kimliğin savunma mekanizması olarak kurgulanabilmektedir. Kimlik aidiyeti üzerinden ideolojik niteliğe büründürülen dindarlığın içi boşaltılmaktadır.

AİLE | 21 Aralık 2022 Konfor Tutsaklığı 21 Aralık 2022

Dindarlığı salt bir kimlik meselesi olarak algılayıp değerlerin özümsenmesini ıskalayan bir zihniyet, sıhhatli bir dindarlığın oluşumunu önler. Tamamen kimlik meselesi hâline getirilmiş olan dindarlık anlayışı, mensuplarını, karşıtlık üzerinden kendilerini var etmeye çivilediğinden, mesela “Müslüman olma”nın yerini Müslümancılık alır.

Karşıtlık üzerinden insanların kimlik arayışına sürüklenmesi, dindarlığın salt bir iddiaya dönüşüp özünün ıskalanmasına neden olabilmekte; dinini “işlevli” kılma amacı gerçekleşememektedir. Böylece dindarlık için entelektüel çaba gösterme anlamlı görülmemekte; yer yer nitelikli duruşlar olsa bile onlar, sığ ve niteliksiz kapışmaların arasında eriyip gitmektedir. Kimlikçi kavgaya alet edilmiş olan bir dindarlık, kalite kazanma şansını âdeta yitirmektedir. Çünkü bireyin içtenlikle özümsediği ilkeler ve değerler manzumesi hâline getirilemeyen dindarlık, şeklin ve görünürlüğün esas alındığı bir iddiaya dönüşür ki bu durumda dindarlık yerini “dindarcılık”a bırakır. Öteki üzerinden kendi dindarlığını tanımlama, kendi hakikatına odaklanmayı engeller. Hakikatı ıskalayan bir dindarlık, görünürlüğe indirgenir. Görünürlüğe irca edilmiş bir dindarlık ise, ahlaklılık yerine ahlakçılık üretir. Kur’an’ın, “Kalplerinde olmayanı, ağızlarıyla söyleyip duruyorlar.”(Fetih suresi,48:11) şeklinde dillendirdiği durum oluşur.

Kimlik dindarlığına hapsolunduğunda, kimlik krizinin oluşması da mukadderdir. Bu ise, tam bir kendine yabancılaşmadır ve dindarların, kendilerini var kılan hakikati “diriltici” çalışmalar yapmalarına ciddi bir engeldir. İslam dünyasındaki yabancılaşma ve dindarlık meselelerini irdelerken bu hususları iyi tartışmak gerekir.