Kader Mi?

Kader Mi?

Hatalarımızın olabileceği ihtimalini aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Bize düşen her şeyi yaptığımızı vehmederek, başarılı olamayışımızı mazur göstermek için kadere sarılıyoruz. Yani, hak ettiğimiz başarıyı/zaferi, Allah’ın istemeyip engellediğini söyleyebiliyoruz. Böylece, başarısızlığımızı sorgulamaktan uzaklaştığımız gibi, emeğin işe yaramadığını da söylemiş oluyoruz.

Sözgelimi, sorumluluğu son derece ağır olan anne-babalık görevimizi, bilimsel bilgi ve beceri sahibi olmadan rastgele yaparız. Haliyle, donanımsızlığımız sebebiyle çocuklarımızı severken mahvederiz, yaparken yıkarız, ıslah ederken ifsad ederiz, insani yetilerini geliştirmelerine katkıda bulunalım derken onları dumura uğratırız. Ortaya çıkan kötü ürünün sorumluluğunu üstlenmeye asla yanaşmayız; genelde işi kadere bağlarız. Kur’an’a göre müşrikler bu mantıkla şöyle diyorlar: “Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” (En’âm suresi, 6: 148). Kaldı ki, “Allah, işini sağlam ve güzel yapanların ecrini asla zayi etmez.”(Hud suresi, 11:115)  “İnsan, ancak sa’yinin karşılığına sahip olur.”(Necm suresi, 53:39) “Başarı gayrete aşıktır.”

Oysa, neyin kaderimiz olduğunu biz bilemeyiz. Üstelik, farklı imkânlarla ve birbirinden farklı özelliklerle dünyaya gelmek gibi bazı hususlar insan iradesi dışında gerçekleşir. Dolayısıyla insan, bunlara göre değerlendirilmez. Bunları belirleyen Allah, kullarına asla zulmetmez (Yunus suresi, 10:44) ve bu verili durumlarla onları imtihan etmektedir. İnsana düşen, görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışarak sınavda başarılı olmaktır.

Hayatımızın neredeyse kahir ekseriyeti, bizim irade ve çabamıza göre şekillenir. Biz neyi ister ve çabalarımızla hak edersek Allah onu yaratır. Sürprizler hep hatalarımızın veya akıllıca yapıp etmelerimizin havuzunda mayalanır. “Çok yavaş cereyan eden, farkında olmadığımız bir birikim, gün gelir patlak verir.” Onların tesadüf olmadığını, öncesinden kaynaklanan köklere sahip bulunduğunu idrâkte zorlanabilir; yeni durumda şaşırabilir, huzursuz ve tedirgin olabiliriz. Ancak bilelim ki, özgür tercih ve emeğimizin ürünü oldukları için bunların sorumluluğu bizim omuzlarımızdadır. Bu boyutuyla kader, tamamen Allah’ın ilmiyle alakalıdır. O’nun her şeyi önceden bilmesi, bizi bir şeyleri yapmaya zorlayıcı değildir. Güneşin ne zaman tutulacağının önceden bildirilmesi,  güneşin tutulmasının sebebi olmadığı gibi.

“KADERMİŞ” öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru;

Belanı istedin, Allah da verdi… Doğrusu bu.

Mehmet Akif Ersoy