İyiliği Emretmek, Kötülükten Nehyetmek En Güzel Davettir
- HAYAT
- 22 Aralık 2022
Öncelikle davet kelimesinin sözlük anlamına bakalım. Davet, çağırmak, nida etmek, sevk etmek, gelmesini istemek demektir. Terim anlamı ise, İslam dinini insanlara anlatarak tanıtmak ve tatbikinin sağlanmasına çalışmaktır. Zira her insan iyi ve güzel olanı diğer insanlara taşımak ister. Bu hem insanın fıtratında olan hem de İslam’ın salık verdiği bir durumdur.
DAVETİN ÖNEMİ VE HÜKMÜ
Davet yapılmayan yerde İslam yaşanmaz, günah ve isyanlar artar. İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek en güzel davettir. İnsanları iyiye, güzele ve hayra davet etmeyen kendisine iyidir. Resûlullah (s.a.v.) mümin kimsenin kötülük karşısında tavrının nasıl olması gerektiğine dair şöyle buyurmuştur: “Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”[1]
Davet şu üç gruba yapılır: 1. Müslümanlara, 2. Müslüman gibi görünenlere, şeklen Müslüman olanlara, 3. Gayrimüslimlere; yani Müslüman olmayanlara.
Davetin iman, ibadet, muamelat ve ahlak olmak üzere dört sahasından bahsedebiliriz;
- Sıhhatli ve kuvvetli bir iman olmaksızın yapılan ibadetlerin anlamı yoktur. Bunun içindir ki, davet ederken; muhatabın inanmasını sağlamak, imanını tashih etmek, tevhidin önemini kavratmak, akide bozukluklarını gidermek, küfür, şirk ve nifakın tehlikelerini bildirmek gerekir.
- İbadet, kulun rabbi ile irtibatını sağlayan bir unsurdur. İbadetleri olmayan iman sönmeye yüz tutar. Salih amel imanın ete kemiğe bürünmüş hâlidir. İbadetin sahih olabilmesi için o ibadet Allah rızası için olmalı ve belirlenen şekilde yapılmalıdır.
- Muamelat, Müslüman’ın dünya hayatını tanzim eder. Bu alanda aile hayatı, alışveriş (helal-haram), evlilik, emanet ve benzeri konularda İslam’ın ölçüleri ortaya konulmalıdır.
- Ahlak, iman ve ibadetin dışa yansımasıdır. Bu konuda; doğruluk, hürmet, edep, hayâ, sabır, şükür ve benzeri konular öne çıkmaktadır.
DAVETÇİNİN VASIFLARI
Davetçi sıradan biri değildir, belli vasıflara sahip olmalıdır. Bunlardan beş tanesi öne çıkmaktadır;
Davetçi sağlam bir inanca sahip olmalı: Her mümin şüphesiz iman sahibidir. İnanmadığı şeyi anlatmanın hiçbir tesiri olmak. Her davetçinin söylediklerinin doğruluğuna önce kendisinin tereddütsüz inanması gerekir. İnanmayan, inandıramaz. Uyanmayan, uyandıramaz.
Davetçi ilim sahibi olmalı: Davetçinin ilim sahibi olması şarttır. Davetçi her şeyden önce çalışmak ve bilgili olmak zorundadır. İslam’ın emir ve prensiplerini bilmek, Kur’an ve sünnete vakıf olmak , gündeme vakıf olmak gerekir. Yoksa ne şekilde bilgilendirecek ve ne ile açıklama yapacaktır?
Davetçi salih amel sahibi olmalı: Yaşamadıklarını söyleyenlerin ikna edici, inandırıcı olmaları imkânsızdır. İnandığı gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar. Tabiatıyla davetçinin ilmiyle amil olması gerekir. Yoksa sözün tesiri olmaz. Rabbimiz Saf suresinde iman edenleri şu şekilde uyarmaktadır: “Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?”[2]
Davetçi ihlaslı ve samimi olmalı: İhlas kalp temizliğinin ve sağlamlığının bir işaretidir. İhlas ibadetin özüdür. İhlas samimiyettir. İhlassız amel geçerli değildir. İhlas, ameller, yalnız Allah’a tahsis etmek, gösterişten ve “benlik” hastalığından kurtulmaktır. Benlik bir bataklıktır ve şeytanla ortaklıktır.
Davetçi basiret ve tefekkür sahibi olmalı: Davetçi taklit ve nakilleri değil, gerçek tefekkür ve basiret mahsulü fikirleri aktarmalıdır. Peşin hükümler, hissi davranışlar ve şahsi yorumlardan mümkün mertebe sakınmalı, söylediğini düşünerek söylemeli, çok düşünüp az konuşmalıdır. Zaman, mekân ve muhatabın seviyesine ve ihtiyaçlarına göre konuşmalıdır.
(Kaynak: Rıdvan Dersleri 5)
[1] Müslim, İmân, 78.
[2] Sâf suresi, 61:2.