İyi Bir Baba Olmak
- AİLESürmanşet 2
- 25 Mayıs 2023
Çocuklar ileride kendi kuracakları aileler için ilk ve en önemli tecrübelerini ebeveyn ve kardeşleriyle birlikte geçirdikleri ailelerinde elde ederler.
Özellikle çocuklar anne ve babalarını önce taklit sonra takip son olarak da tasdik veya inkâr ile bu tecrübeleri içselleştirirler. Bütüncül aileler toplumsal etkinliklerde birlikte hareket ederek çocukların deneyimsel bilgileri edinmesini sağlarlar. Fakat bazı ebeveynler ergenlikle başlayan dönemlerde çocuklarının bu etkinliklere karşı isteksiz olmaları sebebi ile onları kendi hâllerine bırakırlar ve çocuklar böylece yarı özerk bir hâle kavuşurlar. Misafirliğe, alışverişe ve çevresel ilişkiler gündeme geldiğinde, bu gençler evde kalmak istediklerini veya akranları ile buluşacaklarını veya okul derslerinin olduğunu ileri sürerek ebeveyn ile birlikteliklerinde sınır koyarlar.
AİLE Değişiklerle Karakterize Edilmiş Bir Dönem: Ergenlik
GENÇLERDE “YARI ÖZERKLİK” DURUMU
Ergenlik ile başlayan ve evlilik öncesine kadar geçen bu yarı özerklik durumu, önceleri her iki taraf için de kabul edilir bir hâldir. Ebeveyn kendi işlerini hallederken gençler de kendi işlerini halletmiş ve iki taraf da birbirine yük olmamıştır. Fakat gözden kaçan önemli bir ayrıntı vardır, gençler bu toplumsal etkinliklerde ebeveynlerinin yanlarında olmadıkları için kendi ailelerini kurduklarında bu etkinlikleri yapacakları zaman bocalayacak ve istikrarlı bir çevresel ilişki kuramayacaklardır. Veya en iyi hâli ile çok fazla hata yaparak deneme yanılma ile doğru davranışları zaman içinde bulacaklardır. Anneliğin ve babalığın öğrenilmesi işte bu çevresel ilişkilerdeki tecrübelerle oluşur.
“BÜTÜNCÜL AİLE YAPISI TOPLUMLA UYUMLUDUR”
Evlilik hayatı ile genç bireyler artık bireysellik ve yarı özerklik durumlarını bitirmişler ve toplumsal bir yapı kurarak sosyal etkileşime açık hâle gelmişlerdir. İyi eşler, ebeveyn evinde tecrübe ettikleri deneyimleri şimdi kendi evlerinde tatbik edip pratiğe dökeceklerdir. Şayet eşlerin bütüncül bir aile geçmişi olmuş ise kurulan bu aile toplumsal yaşama uyumlu ve ilişkileri yapıcı olacak, fakat bütüncül bir aile geçmişi yok veya zayıf olmuş ise, kurulan bu aile toplum ile çatışma hâlinde olacak ve tutarsız davranışlar sergileyecektir.
ANNE-BABALIĞA TERFİ ETMEK
Çocuk sahibi olmak ile eşler yeni bir statü kazanacak ve karı-kocalıktan anne-babalığa terfi edeceklerdir. Önceden aile merkezine eşler birbirleri ile olan iletişimi koymuşken şimdi çocukları ile ilişkilerini ve onların bakım-beslenme ve gelişimlerini koyacaklardır. Artık onlar da ebeveyn olmuşlar ve öğrendiklerini, bildiklerini öğretme vazifesine başlamışlardır.
BABALAR BABALARININ OLUMLU YÖNLERİNİ TAKLİT EDER
Baba olan eş, önce kendi babası ile olan ilişkisini göz önüne alacak, babasında olumlu gördüklerini taklit olumsuz gördüklerini reddederek kendince doğru bir yol bulacaktır. Fakat zaman içinde görecektir ki, baba olmak sadece olumlu davranışları aktarmakla bitmiş olmuyor, aksine babalığı yeni değerlerle beslemek ve büyütmek icap ediyor. Yeteri kadar ebeveyninden beslenmeyen bu yeni genç baba, hata yapmaya başlayacak, zaman zaman çıkmaza düşüp kendi babasında olumsuz gördüğü davranışları dahi taklit edecektir. Bir baba danışanım “Hocam babamda görüp de hoşuma gitmeyen davranışları şimdi ben kendi oğluma yapıyorum, sonra da çok pişman oluyorum.” diyerek kendisini şikâyet etmişti. Belli ve derin bırakılmayan olumlu izler, gelecek nesillerin toplumsal hengameleri içinde toza dumana karışıp silinecektir. Zira “Nasihat söz ile değil iz ile olur.”
BABA MERAKLI OLMALI!
Genç babanın çocukları ile ilişkisi ve onlara babalık yapması için, bitmeyen bir meraka, bıkmadan yapılacak gözleme ve içselleştirilmiş bir evlat ünsiyetine ihtiyacı olacaktır. Bu unsurlar zamandan ve mekândan bağımsız düşünülecek baba-çocuk ilişkisinin merkezine yerleştirilecektir.
Babanın bitmeyen merakı; baba çocuğun dünyasının geniş ve sonsuz olmasını istiyor, onun hayal gücünün ve özgüveninin yüksek olmasını bekliyor ise, bunu kendinde görünür kılmalıdır. Yani babanın merakı daha küçük yaşta çocuğu tarafından fark edilmeli ve baba merakı ile (merakın insanda oluşturduğu aktif olma ve sürekli öğrenme hâli) çocuk için canlı bir örnek olmalıdır.
ÖĞRENMEK DOĞAL BİR EYLEM HÂLİNE GELMELİ
Bu özelliği ile baba, öğrenmekten bıkmayan bir çocuk, özgüveni yüksek ve her yaptığını daha iyi yapmak için çabalayan bir evlat inşa etmiş olacaktır. “Hadi çocuğum ders çalış, ödevi yap” gibi telkinlere çocuk bir ömür boyu muhatap olmayacaktır. Zira çocuk için merak ve yeni şeyler öğrenme su içmek, yemek yemek, oyun oynamak kadar doğal bir eylem kabul edilecektir. Baba bu bitmeyen merakı ile bir yandan da kendi hayatındaki durağanlığa ve yılgınlığa da çare bulmuş olacak, eşi ile de daha aktif bir iletişim içinde olacaktır.
AİLE Çocuğuna Pervane Helikopter Anne-Baba
TANINAN VE BİLİNEN ÇOCUK ARASINDAKİ FARK
Bıkmadan yapılan gözlem; babanın çocuğunu tanıması ve ona karşı davranışlarında çocuğunun bünyesine ve mizacına uygun kalıpları bulmasını sağlayacaktır. Gözlem yapılmadan birtakım davranışlarda bulunan baba, çocuğunu deneme tahtası gibi kullanır ve delik deşik eder. Belki yıllar sonra doğru davranışları bu denemeler sırasında bulur fakat iş işten geçmiş ve çocuk olumsuz telkin ve davranışlar sebebi ile birçok yeti ve kabiliyetini kaybetmiştir. Bu tür olaylar bize, babası tarafından tanınmayan ama bilinen çocuk modelini ortaya çıkarır. Toplumlar içinde barındırdıkları tanınan çocukların eğitimi ile yükselirken, bilinen çocuklar ile sadece çoğalırlar.
“GÖZLEM BİTERSE BABALIK DA BİTER”
Baba gözlemlerini hiçbir zaman bırakmayacak, çocuğu evlenip bizzat kendi baba dahi olsa bu gözlemler devam edecek ve her seferinde elde edilen gözlemsel bilgiler, çocuğa geri bildirim ile verilecek ve onun her yaşta babası olumlu rol oynamaya devam edecektir. Gözlem biterse babalık da biter. “Ben artık yaşlandım oğlum, kızım da evlendi, artık benim görevim bitti.” demek bir babanın çocuğuna yapabileceği en büyük ihanettir. Babalık süre ile değil emanet düsturu ile Allah tarafından bireye verilen bir ikramdır, bu ikramı yük görmek verene karşı da edepsizlik olacaktır.
BABA-ÇOCUK İLİŞKİSİ SEVGİ ÜZERİNE KURULUR
İçselleştirilmiş bir evlat ünsiyeti; baba-çocuk ilişkisinin temeli sevgi ve muhabbettir. Muhabbet insanın mayasıdır, muhabbet yerine nefret, sevgi yerine mesafe koymak insanın kendi eli ile kendi mayasını bozup, kendini zehirlemesidir. Hilim sahibi olma ve şefkat besleme babayı değersiz asla yapmaz. Rabbimiz Tegabun suresinin 14’üncü ayetinde “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” buyurur. Hatasızlık insani bir özellik olmadığı için sevgi ve muhabbet için hata yapmamak bir ön şart olarak koşulmamalıdır.
“OTORİTEYİ İNSANA DEĞİL DAVRANIŞA KOYARIZ”
Otorite sahibi olmak sert ve merhametten ve affetmekten uzak durmak değildir. Otorite davranışların belli kurallar çerçevesinde daha faydalı hâle getirme işlemidir. Biz otoriteyi insana değil davranışa ve eyleme koyarız. İnsanın bozuk ve kötü davranışları tercih etmesi, doğru ve güzel davranışları ya görmemesi, bilmemesi ya da onları perdeleyen bir faktörün varlığı sebebi iledir. O hâlde otoriter olmak, olumlu davranışlara engel olan her türlü faktörü yok etmek veya etkisiz hâle getirmek için alınan tedbir ve ritüeller olarak düşünülmelidir.
Babalık bir iş değil bir ikramdır, birey kendisine sunulan bu ikramı baş tacı edip bir sanatçının inceliği, naifliği ve özeni ile eserini (evladını) Rabbine takdim edeceği (bir mümin olarak) güne hazırlaması ve bununla bağışlanma ümidi içinde olması gerekir.