İslam’ın Garip Olarak Dönüşü
- YAZARLAR
- 10 Aralık 2020
Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslam garip olarak başladı. Başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Öyleyse ne mutlu o gariplere!”1
Garîb kelimesi sözlükte, “vatanından uzak kalan, tek, az ve nadir, bilinmeyen, müphem ve kapalı olan” manalarına gelir. Bir övgü ifadesi olarak garîb, “ilginç, eşsiz, ender ve orijinal” manasında da kullanılır. Kelime, garâbet/ gurbet kökünden gelir. Muhtelif zamanlarda, farklı iklim ve coğrafyalarda bu hadisin,² genellikle şu şekilde yorumlandığı ve açıklandığı görülür:
“Başlangıçta İslamiyet ferdi planda küçük bir grup içinde ortaya çıktı ve giderek yayıldı. Sonra ahir zamanda birtakım sebeplerle şöhreti azalacak, azınlık olarak kalacak, tesir sahası zayıflayacak ve nihayet başlangıçtaki küçülme yaşanacaktır. Böyle bir zaman ve zeminde gariplerin hem başında hem sonunda İslam’a mesafeli duran insanların eza ve cefalarına katlanmaları ve onların dini hayata geçirmeleri Resûl-i Ekrem’in takdirine sebep olmuştur.”³
Görebildiğimiz kadarıyla, hadisin bu şekilde yorumlanması, onun diğer tarikleri nazar-ı itibara alınarak yapılan bir tahlil gayretinden ziyade, garip kelimesinin yüklendiği sözlük manasından hareketle yapılmıştır. Şüphesiz, bir hadisin yorumlanmasında ve açıklanmasında sözlük manası önemlidir. Ancak hadisin mana ve maksadının tam olarak ortaya konulmasında -bilhassa ziyade bilgi veya tefsir niteliği taşıyorsa- diğer tariklerin dikkate alınması daha önemlidir.
İlk hadis lugat kitabını yazan âlimler arasında yer alan Hattâbî (v. 388/998), bu mevzuda şu bilgileri verir: Abdurrahman b. Senne tarikiyle gelen rivayette, “Yâ Resûlallah, garipler kimlerdir?” diye sual sorulunca, “İnsanların bozduklarını (ifsad ettiklerini) düzelten (ıslah eden) kimselerdir” cevabını verdi,⁴ şeklinde bir açıklama mevcuttur. Amr b. Avf’ın, dedesinden naklettiği rivayette ise bu açıklamanın kayıtlandığı görülür: “O hâlde gariplere ne mutlu ki, onlar benden sonra halkın bozduğu yolumu ve tatbikatımı (sünnet) düzeltirler.”5 Başka bir tarikle gelen rivayette ise açıklama şöyledir: “Onlar, benden sonra sünnetimi ihya edenler ve onu Allah’ın kullarına öğretenlerdir.”6
Hadisin açıklamasına devam edeceğiz.
- Müslim, İman, 232
- Hadisin müstakil tetkik konusu yapıldığı da görülür. Bkz.İbn Receb el-Hanbelî’nin (v. 795/1392) Keşfü’l-kürbe fî vasfi hâl-i ehli’l-gurbe: Şerhu hadîs-i bedee’l-islâmu garîben ve seyeûdü garîben kemâ bedee (el-Mektebetü’l-mahmûdiyye et-tîcâniyye, Kahire 1345, 18 s.) adlı eseridir.
- Bkz. İbnül-Esîr, en-Nihâye fî garîbil-hadîs, III, 348; Nevevî, Şerhu Sahîh-ı Müslim, II, 177; İbn Melek, Mebârıku’l-ezhâr, I, 95; Münâvî, Feydu’l-Kadîr, II, 407.
- Hattâbî, Garîbu’l-hadîs, I, 176. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, IV, 73-74. Krş. II,177, 222.
- Tirmizî, İman, 13
- Hatîb, a.g.e., s. 23.