İslam Düşmanlığı ile Mücadelede Uzman Kurulundan Beklentiler (I)
- GündemYAZARLAR
- 15 Eylül 2020
Almanya’da İslam düşmanlığı ile mücadelede amacıyla kurulan, kurulun ismi, yapısal özelliği ve kuruldaki kişiler bu konuda bir ilk değerlendirme için yeterli ipucu veriyor.
1 Eylül’de Almanya Federal İçişleri Bakanlığı Müslüman Düşmanlığına Karşı Bağımsız Uzmanlar Kurulu (UEM) kurduğunu duyurdu. Yapılan açıklamada UEM’nin amacının Müslüman düşmanlığının ne gibi sonuçları, ileride nasıl gelişeceği ve antisemitizm ile diğer ırkçılık türleri arasında ne gibi paralellikler gösterdiğini araştırmak olduğu bildirildi. İçişleri Bakanı Horst Seehofer konuyla ilgili, Müslüman düşmanlığının sadece Müslümanları değil, bütün toplumu hedef aldığını, oluşturulan Uzmanlar Kurulunun yapacağı araştırmalar sonucunda çıkacak olan tavsiyelerin Müslüman düşmanlığı ile mücadelede değerlendirileceğini ifade etti.
Açıklamanın hemen ardından UEM uzman kurulunda kimlerin bulunduğu ve yaygınlaşan İslam düşmanlığına karşı gerçekten çözüm üretebilecek mi diye sorular oluştu kafalarda. Peşinen şunu söyleyebiliriz: olumlu veya olumsuz bir beklenti içine girmek için henüz daha çok erken. Ancak, İçişleri Bakanlığı’nın, UEM’nin oluşumuna yol açan gerekçe beyanı, uzmanlar kurulunun oluşumuna giden yolda yaşananlar, kurulun ismi, kurulun yapısal özelliği ve İçişleri Bakanlığı’nın kurula aldığı kişiler bu konuda bir ilk değerlendirme için yeterli ipucu veriyor. Fakat şimdiden iki hususu söyleyebiliriz:
1. Böyle bir kurulun oluşması Müslüman kuruluşlar tarafından uzun yıllardan beri talep ediliyordu. Geç dahi olsa İçişleri Bakanlığı’nın bu ihtiyacı nihayet görüp kabul etmesi önemli.
2. İslam düşmanlığının çok yaygın olduğu Avusturya ve Fransa’da da benzer taleplerin dile getirilmesi büyük bir önem arz ediyor.
Atılan adım ve yapılan açıklama bir çok açıdan dikkat çekici. Bunların başında, UEM’nin çalışmalarının 15 yıldan beri devam eden Almanya İslam Konferansı’nın (AİK) şimdiye kadar Müslüman düşmanlığı ile mücadele kapsamında yaptığı çalışmaların bir devamı olarak gösteriliyor. Yaklaşık 15 yıldır var olan AİK’da, İslam düşmanlığının her zaman konu edildiği ve bundan dolayı AİK’nın süreklilik arz eden bir parçası olduğu doğru. Her ne kadar AİK’teki, özellikle ilk yıllarda yaşanan “manevi değer” tartışmaları, “İslam demokratik düzen ile bağdaşmaz” kavgaları ve “Kayıp Aranıyor” gibi töhmet altında bırakıcı projeler İslam ve Müslümanların ötekileştirilmesine yol açtıysa da, zamanla İslam düşmanlığı ile mücadelede geç de olsa ilk adımların atılmasına da vesile olduğu reddedilemez.
Bunların başında Federal Aile Bakanlığı’nın İslam düşmanlığı ile projelerine maddi destek sunması ve 2017 yılından itibaren İslam düşmanlığı saiki ile işlenmiş olan suçların güvenlik birimleri tarafından istatistiklerde saptanması yer alıyor.
Fakat 2018 yılı Kasım ayında dördüncü turu başlayan AİK açılış töreninde konuşma yapan Seehofer, İslam düşmanlığına tek kelime ile dahi değinme gereğini hissetmedi. 2018’de İslam düşmanlığına bu denli kayıtsız kalan İçişleri Bakanı’nın 2020 yılında fikrini değiştirip konuyu gündemine almasına vesile olan neydi peki? Bu sorunun farklı cevapları vardır mutlaka. Fakat 2019 yılında Hanau ve Halle’de yaşanan saldırılar başta Müslümanların ve Yahudilerin güvenliğinin ve toplumsal huzurun ne kadar tehlikede olduğunu siyasilere acı bir şekilde hatırlattı. UEM’nin kuruluşu ise bu gelişmelerin de bir sonucu olarak kabul edilebilir.
Gelecek yazımızda devam edeceğiz.