İnternet bağımlısı mıyım?
- AİLE
- 20 Nisan 2020
İnternet sanki her zaman hayatımızın bir parçasıymış gibi hissediyoruz, ancak durum öyle değil. 90´lı yıllardan itibaren iyi veya kötü hayatımızda olan internet, ilk akıllı telefon piyasaya çıktığından bu yana, yani topu topuna 10 yıldır bu küçük cihazlar sayesinde hayatımızın vazgeçilmezi hâline geldi. Öyle ki, “İnternet olmadan ne yapardık?” dediğimiz günlere geldik.
Telefon, tablet, televizyon, bilgisayar ve çeşitli oyun konsulları aracılığıyla bağlandığımız internetin hayatımıza sunduğu imkân ve fırsatlar saymakla bitmez. Kullanım alanı her geçen gün gelişip çoğaldıkça bu sanal dünyada geçirdiğimiz süre zorunluluğu ve arzusu artıyor. Bazen internetin bu sınır tanımayan renkli dünyasına kapılıp gitmemek bir çoğumuz için büyük sorun teşkil ediyor. Hatta bazılarımız sorumluluklarını ihmal etme, gerçek dünyadan bağını koparma pahasına da olsa internetten kendini alıkoyamıyor ve burada çok ciddi zaman harcayabiliyorlar.
Sorun da tam olarak burada başlıyor. Diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi internet kullanımında da aşırılık söz konusu olduğunda bağımlılık kaçınılmazdır. Nimet veya külfete dönüştürmek elimizde. Bilinçli kullanıldığında sayısız avantaj sağlayan internet aslında bir nimet iken, diğer yönüyle de bağımlılık riskini ve bağımlılıkla birlikte gelebilecek tehlikeleri ve alışkanlıkları bünyesinde taşıdığı için bir külfete dönüşüyor.
Bağımlılık, kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlaması olarak tanımlanır. Bununla birlikte bağımlılık yapan şeyi ne kadar erken yaşta tüketmeye başlarsak ona bağımlı olma riskimiz de kat be kat artıyor. İnternet dünyasıyla ilk kez yetişkinlik yıllarında tanışmış neslin bile kontrolünü kaybedip internet bağımlısı olduğu bir zamanda, internet dünyasının içine doğmuş, internetsiz bir hayatı tasavvur dahi edemeyen bu neslin çocukları asıl risk grubunu oluşturuyorlar. Bu durum, çocukların henüz beyin gelişimlerini tamamlamamış olmalarından kaynaklanıyor.
Bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğu gerçeğinden yola çıkarsak beyin gelişimi devam eden çocuklarımızın bu tehlikeye karşı savunmasız kaldıklarını görebiliriz. Özellikle davranış, dürtü ve duygularımızı kontrol eden irade sistemimizin de bulunduğu ön beyin 20’li yaşlarda gelişimini tamamlar. Bu irade sistemi sayesinde kişi çekiciliğine kapılmadan zarar veren alışkanlıklardan kendini alıkoyabilir. İrade sistemi güçlü ve sağlıklı gelişen bir insanın bağımlı olma riski de oldukça düşüktür.
Özellikle bebeklik çağından itibaren sessiz dursun, ortalık dağılmasın, yaramazlık yapmasın diye saatlerce ekran başına oturtulan çocuklar doğal yaşamda hayatı deneyimleme, beş duyusunu kullanarak öğrenme imkânı bulamadıkları veya bu ihtiyacı kısıtlandığı için beyin ve irade gelişimleri sekteye uğrar. Bu çocuklar geleceğin internet bağımlısı yetişkinleri olmaya en aday çocuklardır. Söz konusu çocuklarımız olunca ebeveynlik hassasiyetimiz gereği elbette çocuklarımızı böyle bir tehlikeden korumak istiyoruz. Ancak yaşadığımız bu çağda internetten uzak bir hayat artık hiçbirimiz için mümkün görünmüyor. Yapılan tüm araştırmalar interneti çocuklara tamamen yasaklamanın da bir çözüm olmadığını gösteriyor. Üstelik bu gibi toptan yasakların çocuklarda daha çok ilgi uyandırdığı bir gerçek. Peki ne yapmak gerekiyor.
Sorun aslıda internetin kendisi değil, onu nasıl ve ne şekilde kullandığımızla ilgilidir. İnterneti hayatımızdan afaroz etmek yerine, onu doğru ve kontrollü kullanmak, bunun için de internette geçen zamanı daha iyi planlamak ve içeriğinde mutlaka seçici olmak gerekiyor. Anne babalar olarak çocuklarımızın zaman kontrolünün bizim tarafımızdan sağlanıyor olması bizim için büyük bir avantaj oluşturuyor. Anne babalığın bir tarafı sevgi ve şefkat sunmaksa, diğer tarafı da işte bu kontroldür. Her ne kadar bu kontrol çocuk büyüdükçe kaybettiğimiz bir avantaj olsa da erkenden kullanılması gerekiyor. İnternet bağımlığını ortadan kaldırmak istiyorsak işe evden başlamalıyız. Çünkü bu alışkanlık evde başlıyor. Bu anlamda anne ve babalara, büyük bir sorumluluk düşüyor.
Çocuklarımızın ekranla tanışma yaşını geciktirmek, onlara sanal bir meşguliyet sunmaktansa doğal oyun ve keşif ortamları oluşturmak, özellikle 0-3 yaş grubu çocuklar için büyük önem taşıyor. Çocuğun yaşı arttıkça istek ve ihtiyaç dahilinde kısıtlı sürelerle internet kullanımı sağlanabilir. Burada önemli olan çocuklarımızın yaşına uygun kullanım süresine riayet etmeleri, aynı zamanda güvenli ve kaliteli içeriğin seçilmesidir. Bunun kontrolünü anne babalar mutlaka yapmalıdırlar. Burada tutarlılık çok önemli. Tutarlılıkla uygulanmayan ve çocukların uygulanmasına katkıda bulunmadığı hiçbir plan başarılı olamaz!
Şunu da belirtmekte fayda var. Özellikle internet ve ekran bağımlılığına karşı mücadelede elinden ekranı düşürmeyen ebeveynlerin işi çok daha zor. O nedenle kontrolü önce biz kendimizde sağlamalı ve çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız. Allah hepimize kolaylıklar versin.