İletişimde Dört Kulak Modeli
- AİLESürmanşet 1
- 13 Kasım 2023
İnsanların birbirleri ile duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını paylaşmasına iletişim diyoruz. Çoğunlukla sesli konuşarak iletişim kuran biz insanlar, yazılı metin, görseller ve vücut dili ile de anlaşabiliyoruz. Teknoloji çağında en etkin değişimi birbirimizle kurduğumuz iletişim araçları yaşıyor. Daha 50 yıl öncesinde kimsenin hayal edemeyeceği iletişim araçları bugün cebimizde ve kulağımızda duruyor ve her gittiğimiz yere bize eşlik ediyor. Bizi sürekli olarak iletişim kurabilir duruma getiriyor. Peki, iletişim kuruyor, mesajımızı karşı tarafa iletiyoruz ama muhatabımız bizi nasıl anlıyor? Buraya 4 kulak modeli üzerinden örnekler vererek açıklık getirmek istiyorum.
SÜREKLİ İLETİŞİM HÂLİNDEYİZ
Avusturyalı ilim insanı Paul Watzlawick iletişimi iki insanın birbirini etkilemesi olarak da tarif ediyor. Konuşsak da konuşmasak da, en azından vücut dilimiz ve davranışımız ile mutlaka bir mesaj veriyor ve dolayısıyla birileri ile iletişim kurmuş oluruz.
Örneğin yorucu bir iş gününün ardından evinize gitmek üzere trene bindiniz ve cam kenarındaki koltuğa oturdunuz. Kısa zaman sonra tonton bir teyze gelip yanınıza oturdu, size selam verdi, iyi yolculuklar dedi. Siz de gülümseyerek selamını aldınız ve “İyi yolculuklar” dediniz. Baktınız teyze sizi gözlüyor, biraz sohbet etsek ne kadar güzel olur diye düşünüyor sanki. Bu duruma iki türlü cevap verebilirsiniz. İlki teyzenin bu arzusuna karşılık verir, ona bazı sorular sorarsınız, laf lafı açar ve ikiniz de güzel bir sohbet ile yolculuğun nasıl da hızlı geçtiğine hayret edersiniz.
İkinci ihtimal çok yorgun olduğunuzdan dinlenmek, gözünüzü kapatmak isteyebilirsiniz. Bu durumu da teyzeye ya sözlü ifade edebilir ya da vücut dilinizle de hissettirebilirsiniz. Başınızı cama doğru koyup, gözlerinizi kapattığınızda yanınızdaki kişiye isteyerek veya istemeyerek bir mesaj vermiş olursunuz: “Sohbet etmek istemiyorum, dinlenmek istiyorum.”
AİLE Yapıcı Bir Tartışma İçin İp Uçları
“SAĞLIKLI GELİŞİM ETKİLİ İLETİŞİME BAĞLIDIR”
Kısacası hayatımızın her anında iletişim hâlinde olabiliriz. Bir bebeğin anne karnında başlayan iletişimi doğduğunda konuşamadığı hâlde nasıl iletişime devam ettiğine, gülmesiyle, ağlamasıyla anne babasına mesajlar verdiğine, ihtiyaçlarını bildirdiğine her birimiz hayranlıkla şahit olmuşuzdur.
İletişim kuramayan insan maddi ve manevi ihtiyaçlarını dile getiremez, tam anlamıyla gelişemez. İnsan asırlardır kendisini koruyan ve destekleyen bir sosyal çevreye ihtiyaç duyar. Sağlıklı gelişim, sağlıklı ilişkiler etkili iletişim kurma becerisine bağlıdır.
“4 Kulak Modeli”
“Kulağını dört aç ve beni iyi dinle” deriz karşımızdaki insanın bizi pür dikkat dinlemesini, başka şeyleri bırakıp tamamen bize odaklanmasını istediğimiz vakit. Kulağını dört açmak güzel Türkçemizde uzun yıllardır var olan ve sıkça kullanılan bir deyimdir. Ne kadar lafın gelişi ile de söylense bu deyim, “4 kulak” kavramının iletişim psikolojisinde önemli bir yeri vardır.
Alman psikolog Friedemann Schulz von Thun’un literatüre kazandırdığı “4-Boyutlu İletişim Modeli” bir başka deyişle 4 Kulak Modeli, bir insanı dinlerken 4 farklı yorumlama ile dinlediğimizden bahseder. Bu modeli günlük hayattan bir örnek ile inceleyelim.
“4 FARKLI KULAK” İLE DİNLEMEK
Arkadaşınız ile sohbet ediyor, çaylarınızdan yudumluyorsunuz. Laf lafı açıyor, arkadaşınız şöyle bir cümle kuruyor: “Bu yaz maalesef memlekete gidemeyeceğiz.”
4 Boyutlu İletişim Modeli’nde birinci kulak “tespit kulağı”: Kişi bu kulağı ile dinlediğinde, söylenen ifadeyi duygularını karıştırmadan objektif bir tespit olarak algılıyor. Yani şöyle düşünüyor: “Arkadaşım bu yaz izine gitmeyecek.”
İkinci kulak ise “kendini-bildirim-kulağı”: Bu kulakla dinlediğinde kişi karşısındaki insanın nelere değer verip, nelerden hoşlanmadığını algılıyor. Bu kulak ile alınan mesaj: “Arkadaşım memleketini çok seviyor ve çok özlemiş.”
Üçüncü kulak “ilişki-kulağı”, konuşan kişilerin aralarındaki ilişkiyi yansıtır ve bu örnekte karşı tarafa şunu düşündürebilir “Arkadaşım çok üzgün ve onu teselli etmemi bekliyor.”
Dördüncü kulak ise “dilek-kulağı” olarak isimlendiriliyor. Bu kulak ile dinleyen kişi, söylenen sözden kendisine yöneltilen bir isteğin, bir dileğin olduğunu varsayıyor. Alınan mesaj ise şu şekilde olabilir “Arkadaşımın durumu yok, benden borç para istiyor.”
“NE SÖYLEDİĞİN DEĞİL, KARŞINDAKİNİN NE ANLADIĞI ÖNEMLİ”
Görüldüğü gibi günlük hayatımızdaki sohbet ve iletişimlerimizde sürekli bir takım yanlış anlaşılmalar ile karşı-karşıya kalabiliriz. Bu farklı algılar aramızdaki ilişkileri bozabilir. Hani deriz ya hep “Ne söylediğin değil, karşındakinin ne anladığı önemli” diye. İşte 4 Kulak Modeli karşıdakinin söyleneni farklı biçimlerde anlayıp, yorumlayabileceğinden bahsediyor. Sağlıklı iletişim ve sağlıklı ilişkiler için her şeyin başında karşınızdaki kişiyi dikkatle dinleyin ve kendinizde oluşan algı ve yorumları ona somut sorular sorarak teyit edin. Örneğin arkadaşınızı “dilek-kulağı” ile algıladıysanız, dikkatlice “Bir yerden borç para bulsak gitmek ister miydin?” diye sorabilirsiniz. Onun da cevaben “Hayır, bu da çözüm değil. Artık seneye inşallah”, dediğini düşünelim. Bu durumda arkadaşınızın aslında size sadece özlemini dile getirmek ve belki de biraz teselli edilmek istendiğini anlıyoruz.
DEĞER VEREN İLETİŞİM DİLİ
Düşünün ki bir doktora muayene olmaya gittiniz, karşısına oturdunuz. “Şikâyetiniz nedir?” diye sordu doktor. Siz anlatmaya başlayınca da cam kenarındaki çiçeklerini sulamaya koyuldu. Aradan birkaç dakika geçmeden içeri alelacele bir hemşire girdi, masaya evrak bırakıp, doktora bir şeyler söyleyip geri çıktı. Siz hâlen meramınızı anlatmaya devam ediyorsunuz. Soruyorum şimdi size “Böyle bir durumda kendinizi nasıl hissedersiniz?”
Tek kelime ile cevap verecek olursak sanıyorum ki birçoğunuz ‘değersiz’ cevabını verecektir. Bize iletişim hâlindeyken böyle bir muameleyi reva gören doktor, memur, arkadaş veya her kim ise muhtemelen fazla değer vermiyordur. Bu durum da iletişimin ve aradaki ilişkinin olumsuz gelişmesine sebep olur. Başkasının size böyle bir muamelesi nasıl ki hoşunuza gitmiyorsa, siz de iletişim kurduğunuz kişiye, (anne-baba, çocuk, eş, arkadaş) farkında olmadan böyle bir ilgisizliği ve haksızlığı yapıyor musunuz?
SEVDİKLERİMİZLE GEÇİRDİĞİMİZ ZAMANA DİKKAT!
Teknoloji çağında yaşayan bizler günümüzde yalnız yüz-yüze konuşarak veya mektuplaşarak değil, aynı zamanda çok yönlü ve eş zamanlı olarak iletişim kuruyoruz. Annenizi ziyaret edip onunla sohbet ederken, aynı anda akıllı telefonunuzla arkadaş grubunda iki gün sonrası için buluşma programı düzenliyorsunuz. Çocuğunuz ile okul derslerini konuşurken, çalıştığınız şirketten acil başlıklı bir e-maili analiz ediyorsunuz. Akşam vakti tüm aile oturma odasında, televizyonu açıp etrafına toplanıyoruz. Bu durum sohbetimize, sağlıklı iletişim ve ilişkimize yeterince engel değilmiş gibi, bir de herkes kendi eline alıyor telefonunu, eş zamanlı olarak başka alemlerde geziyor. Kimimiz gruplara laf yetiştiriyor, kimimiz sosyal medyada siyasete dalmış, kimimiz yeni perde arıyor, kimimiz arabasını değiştirmenin hayalini kuruyor. Ve bütün bunlar bizleri her hâlimizle örnek alan evlatlarımızın gözünün önünde gerçekleşiyor.
Seminerlerimde bire bir konuştuğumda herkes bu durumdan rahatsız ama kapalı kapılar ardında maalesef birçoğumuzun aile içi iletişimi bu durumda. Peki hâl böyleyken, bizim, bize değer vermiyor diye serzenişte bulunduğumuz doktordan farkımız ne? Biz de bu sergilediğimiz tutum ile sevdiğimiz insanlara kurduğumuz iletişimlerde gerekli değeri ve ilgiyi göstermediğimiz vakit aynı hatayı yapmış olmuyor muyuz?
DEĞER VEREN İLETİŞİM NASIL OLMALI?
- Muhatabınızı dinlerken ilginizi sömürme ihtimali olan tüm teknolojik aletleri kapatın.
- Karşıdaki konuşurken onu bölmeden, sözünü bitirene kadar dinleyin.
- Göz teması kurun ve vücudunuz konuştuğunuz kişiye dönük olsun.
- Vücut diliniz ile onu dinlediğinizi gösterin, örneğin arada bir hafifçe başınızı sallayın.
- Anlamadığınız bir şey olduğunda soru sorun, netleştirin.
- Konuyu kişiden alıp kendinize bağlamayın, sabırla dinleyin fikirlere saygılı olun.
- Konuşan kişinin anlattıklarının altında gizli ihtiyaçlarını anlamaya çalışın.