Hindistan’da Müslümanların Dini özgürlüğü Her Geçen Gün Daha Fazla Kısıtlanıyor

Hindistan’da Müslümanların Dini özgürlüğü Her Geçen Gün Daha Fazla Kısıtlanıyor

ABD’deki Müslümanların önde gelen sivil toplum örgütlerinden Justice For All’un (Herkes İçin Adalet) Başkanı Abdul Malik Mujahid, Hindistan’daki aşırı milliyetçilerin Müslümanların ibadethanelerini yıktığını ve İslam kültürünü yok etmeye çalıştığını söyledi.

Hindistan’a dair yazıları ve konuşmalarıyla bilinen Mujahid, Hindutva ideolojisinden beslenen Hint yöneticilerin Müslümanları hedef alan uygulamalarını anlattı.

Mujahid, Hindu milliyetçilerinin özellikle Müslümanların dini sembollerine ve mekanlarına saldırdıklarını belirterek “Hindistan’da 3 binden fazla tarihi mescit Hindutva liderleri tarafından Hindu tapınağı olduğu iddiasıyla hedefte. Yüzlerce hatta binlerce Müslüman vakfı Hindistan hükümeti tarafından kasıtlı olarak kontrol edilerek yok ediliyor.” dedi.

“Kuvvet’ül-İslam Camii’nde Müslümanların namaz kılmasına artık izin verilmiyor”

Hindutva destekçisi yöneticilerin Hindistan’daki kadim mescitlerde Müslümanların ibadet etmesini yasakladığını söyleyen Mujahid, Hindistan Yüksek Mahkemesinin mescitlerin İslam’ın temel parçası olmadığına hükmetmesi nedeniyle yıkımlara hukuki olarak ses çıkarılamadığına dikkati çekti.

Mujahid, Babürler döneminde inşa edilen 500 yıllık Babri Camisi’nin Hindu Rama’nın doğum yeri olduğunu iddia edilerek yıkıldığını dile getirerek “Tac Mahal kompleksinde, Müslümanların namaz kılmasının artık yasak olduğu büyük bir mescit bulunmaktadır. Hindutva Hinduları Tac Mahal’in bir Hindu tapınağı olduğunu iddia ediyor. Delhi bölgesinde Müslüman Türk kralı Kutbuddin Aybek tarafından yaptırılan 1000 yıllık Kuvvet’ül-İslam Camii’nde Müslümanların namaz kılmasına artık izin verilmiyor.” diye konuştu.

“Müslümanlar yasal olarak mücadele edemiyor”

Hindistan’da İslam’a yönelik yaptığı ayrımcılıkla mücadele eden Müslümanlara hükümetin sert yaptırımlar uyguladığını ifade eden Mujahid, şöyle devam etti:

“Hindistanlı Müslümanlar yasal yollardan mücadele etmeye çalışıyor ancak mahkemeler Hindutva destekçileriyle dolu olduğu için başarılı olamıyorlar. Hindistan’da suç işlemedikleri halde on yıllardır hapishanelerde tutulan Müslümanlar var. Müslümanlar barışçıl bir şekilde protesto ettiklerinde hükümet tıpkı İsrail’in yaptığı gibi evlerini yıkıyor”

Mujahid, Müslüman seçmenlerin sandık başına giderek hükümete tepkilerini gösterdiklerini aktararak muhalefetin önemli ölçüde Müslümanların oylarıyla başarılı olduğunu ancak Hindutva destekçilerinden çekindikleri için oy için teşekkür dahi etmediklerini bildirdi.

Muhalefetin de Müslüman toplumdan uzaklaşmaya çalıştığını vurgulayan Mujahid, “Dünyaca ünlü Hintli yazar Arundhati Roy’un bile terörizm suçlamasıyla yargılanmakla tehdit edildiği, Uluslararası Af Örgütünün yasaklandığı ve BBC ofislerinin Hindu hükümeti tarafından basıldığı Hindistan’da Müslümanların ne yazık ki fazla seçeneği yok.” ifadelerini kullandı.

Mujahid, Hindistan’da her geçen gün artan ırkçılığa karşı ABD ve Batı’nın da politik olarak müttefik oldukları için yaptırım uygulamayacağını belirterek Batı’nın Çin’e karşı bir güç olarak konumlanan Hindistan’daki “faşizmi” affetmeye her zaman hazır olduğunu işaret etti.

Hindutva’nın farklı versiyonları var

Hindutva’nın farklı versiyonlarının bulunduğunu anlatan Mujahid, ılımlı Hindutva’nın genellikle Hindulara “Müslümanları aşağılama”yı öğrettiğini ve ders kitaplarında dahi okutulduğunu anlattı.

Mujahid, radikal Hindutva’nın hükümet politikalarında yer aldığını ve yasalarla korunduğu uyarısında bulunarak “Radikal Hindutva’da, Müslümanların vatandaşlıkları, konutları, mülkleri, vakıfları, evlilikleri ve inançlarıyla ilgili 50’den fazla yasa bulunmaktadır. Bu Hindutva, Müslümanların yapabilecekleri ve yapamayacakları şeylere yapısal ve sistemik sınırlamalar getirmektedir. Müslüman gettolar oluşturularak Filistinlilerin İsrail’de yaşamaya zorlanmalarına benzer bir apartheid sistem oluşturulmuştur. ” değerlendirmesinde bulundu.

“Hint film sektörü Müslümanları şeytanlaştırıyor”

Hindistan hükümetinin ve ona yakın şirketlerin propaganda için Hint film endüstrisini finanse ettiğini belirten Mujahid, “(Narendra) Modi hükümeti Nazi propaganda modelini takip ediyor. Bağımsız medyayı, TV ve filmleri öldürüyor. Hindistan’ın medya özgürlüğünde Somali, Kolombiya ve Afganistan’ın altında yer almasının nedeni budur.” değerlendirmesinde bulundu.

Mujahid, Hindistan’daki Müslüman aktörlerin ayrımcılığa ses çıkaramadığını dile getirerek Hindistan’ın kendini Müslüman olarak adlandıran ancak evinde Hindu putlarına tapan Shahrukh Khan gibi birkaç ünlü Müslüman aktörü “ideal” Müslüman olarak kamuoyuna sunduğunu ifade etti.

Khan’ın Hindu asıllı bir kadınla evli olduğunu ve çocuklarının da Hindu tanrılarına taptıklarını aktaran Mujahid, “Modi, aslında 200 milyon Hindistanlı Müslümana, Hindistan’da hayatta kalmak ve gelişmek istiyorlarsa Hinduizm’i uygulayan bir Müslüman olan Shahrukh Khan gibi olmaları gerektiğini söylüyor. Bu, Müslümanların Hindular gibi yaşaması ya da soykırıma uğraması gerektiğini açıkça ifade eden Hindistan’daki Hindu Parlamentosu tarafından vaaz edilen hedefle aynı şey.” dedi.

Mujahid, Hint film sektöründe sık sık Hollywood’daki ayrımcılıkla ilgili filmler üretildiğini ama kendi içerisindeki ırkçılığı görmezden geldiğini anlatarak sözlerini şöyle tamamladı:

“Shahrukh Khan, Hindistan’da Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve zulümden hiç bahsetmezken ABD’deki ayrımcılıktan şikayet eden “Benim Adım Khan” adlı bir filmde rol almıştır. İşte Hint filmlerinin teşvik ettiği ikiyüzlülük budur. Popüler Hint filmlerinde Müslümanları terörist olarak nitelendirerek şeytanlaştırmaktadırlar, örneğin “Kerala Hikayesi” adlı filmde 1000 Hindistanlı Müslüman kadının IŞİD’e katıldığına dair yanlış bir tasvir yer almaktadır. Bir başka örnek de “Keşmir Dosyaları” adlı popüler filmdir. Bu filmde Keşmir’de soykırıma uğrayanların Müslümanlar değil Hindular olduğu gösteriliyor. Hindistan aynı zamanda yoga vb. Hindu dini kültürünü tanıtmak için Türkiye’ye ucuz filmler ihraç etmektedir. Bu Hint filmleri Müslümanları dilenci, kaçakçı, katil, hırsız ve terörist olarak tasvir ediyor. Ancak Müslümanları nadiren olumlu bir şekilde gösteriyorlar. Sözde Müslüman aktörlerin hiçbiri, Müslümanlar her gün linç edilirken, barınmaları engellenirken ve ayrımcılığa uğrarken hiç konuşmuyor.” (c/aa)