Hazreti İnsan
- YAZARLAR
- 20 Aralık 2023
Medeniyetleri, birbirleriyle ayrıştıran hususlardan birisi de Tanrı, insan ve âlem tasavvurundaki farklılıklardır. Batı’da insan, Antik Yunan’dan beri kendisini Tanrı ve âlem tarafından kısıtlanmış olarak kabul etmektedir. Bu sınırlandırmayı aşmanın mitolojideki ifadesi, Prometheus’un tanrılardan ateşi çalması ve insanlara vermesidir. Bu ateş, insanın üzerindeki tahditleri kaldırmasına hizmet etmesi beklenen teknoloji, bilgi ve uygarlığı sembolize etmektedir. Artık insan çabalayarak elde ettiği imkânları, Tanrı’dan özgürleşmek ve âlemi tahakkümü altına almak için hudutsuz bir şekilde kullanmayı arzular. Orta çağ Hıristiyanlığı, Batı insanını dizginlemek için gayret göstermiştir. Lakin ortaya koyduğu alternatif, insanı ruhbanların Tanrı adına kurumsallaştırdığı kiliseye mahkûm kılmak olmuştur. Ulvi duygular, ruhban sınıfının menfaatlerine koşturularak istismar edilmiştir.
HAYAT Tarihten Bugüne Batılı Kaynaklarda Hz. PeygamberSonrası, herkesçe malum. Aydınlanma ile birlikte insan, kilisenin istismarına karşı tekrar Tanrı’dan özgürleşmeyi hedeflemiştir. Bunu insan ile Tanrı’nın bağını kopararak gerçekleştirmeye çalışmıştır. Zamana ve mekâna müdahil olmayan “Deist Tanrı” anlayışını tesis ederek, yaratıcısından uzaklaşmıştır. Âlemi ise yaratıcının insana emaneti olmaktan çıkarmıştır. Bunun sonucunda, insanın insan ile ve âlem ile münasebeti, âdeta bir sorun yumağına dönüşmüştür. Çarpık bir insan anlayışını dillendiren en önemli cümlelerden birisini, İngiliz Thomas Hobbes tekrarlamıştır. Eski bir Latince deyim olan “Homo homini lupus”, yani “İnsan insanın kurdudur” demiştir. Böylece insan ilişkilerinin doğasına, kaos ve kargaşanın hâkim olduğunu beyan etmiştir. İnsan ruhunu Tanrı’dan bağımsız olarak addeden Viyanalı ruh bilimci Sigmund Freud, tüm yaşam ve tarih deneyiminin bu iddiayı doğruladığını söylemiştir. Gerçekten de, insanın Tanrı’dan adeta sökülüp koparıldığı bahtsız coğrafyalarda, tarihe çatışmalardan kaynaklı kan ve gözyaşı hâkim olmuştur. Âlem , insanın emanete ihanetinin neticesinde, çevre felaketleri olarak sonuçlanan işkencelere maruz kalmıştır.
İSLAM’IN İNSAN ANLAYIŞI
İslami zihniyetin hâkim olduğu varoluşsal anlayışta ise, insan olmak üstün bir makama ulaşmak anlamını ifade eder. Beşerden farklı olarak Hz. İnsan, yaratıcısı ve sahibi olan Allah ile ilişkisini keşfeden ve sağlam bir bağ ile muhafaza eden şahsiyettir. Hemcinsleriyle ve âlemle ilişkisinde kaos ve kargaşaya yer yoktur. İç âleminde yakalamış olduğu barış ve huzuru, çevresine de yaymıştır. O sebeple tüm mevcudat, Hz. İnsan olabilenlere emanet edilmiştir. Olayların içinden çıkılmaz hâle geldiği günümüzde de, dünyanın muhtaç olduğu emanetçiler, Hz. İnsanlardır.