Hayatımızdaki Rahmet Tohumları Ukbada Çiçek Açsın
- HAYAT
- 29 Mart 2023
Yeni bir ev, yeni bir koltuk, belki bir araba ya da yeni bir iş, daha fazla para; şu an hayatta elde etmek için çaba sarf ettiğimiz ilk ve en yakın hedef ne? Ne için çabalıyor ne için uykusuz kalıyor, yoruluyoruz? Hayalini kurup belki heyecan ile dolduğumuz umutların, hayat şevkimizi kırbaçladığı aşikâr. Bu güzel hayalleri düşünürken yanağımızın kenarına kondurduğu ufacık tebessüm dahi mutluluk sebebi. Peki ya bu ve bunun gibi, belki bunlardan çok daha güzel hayallerle başımızı yastığa koyduktan sonra ertesi gün hiç gelmeseydi?
HERKESİN ÖMRÜNE BİR MİLAT EKLENDİ
Bir gecede o tebessüm âdeta dudaklarında donarcasına orada kalan 50 bin nefes, 50 bin hayat, 50 bin hayal, tek gecede gözlerimizin önünde yerle bir oldu. Milyonlarca insanın hayatı etkilendi. Bu büyük felakete şahit olan her insanın ömrüne yeni bir milat eklendi.
Son model araba, lüks bir daire, son model televizyon da derme çatma el emeği göz nuru yapılmış köy evi de ahırdaki gebe inek de ve daha niceleri o anda yok olurken, acı acıyla yarışamadı, gözyaşı ayrım yapmadı. Canını, cananını kaybedenler, belki bir ömür uğruna çaba sarf edilen mal ve mülke ilk etapta bir an dahi dönüp bakmadı. Âdeta gerçek mülk sahibi onların nezdinde tüm insanlığı silkeledi ve içinden geçtiğimiz iki kapılı bir han olan dünyadaki hiçbir şeyin nihai hedef olamayacağını gösterdi. Unutmamalı. Böyle bir dünün ardından dün ile bugünün bir olması mümkün müdür?
“Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte samanyolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.”
(Çile/Necip Fazıl Kısakürek)
Üstat Necip Fazıl, insan olma sancısının en sanatsal şekilde mısralara döküldüğü Çile şiirinin bu kıtasında bize gerçek hedefimizin öteler olması gerektiğini çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor.
“İYİLİK İNSANLIK SANATIDIR”
Peki nereden başlamalı? İlahi gündemin hepimizi şefkatle sarmaladığı şu mübarek günlerde hayatımızı ukbaya ekilen rahmet tohumları hâline getirmeye çalışmalı, rıza-i İlahi’yi elde etmek için çalabileceğimiz bütün kapıları çalmalıyız.
“İyilik insanlık sanatıdır” diyor Nizami. İyilik en güzel olanın (s.a.v.) ete kemiğe bürünüp, yaşadığı her an ile bize öğrettiği şeydir. Hani tokalaştığında karşısındaki elini bırakmadan bırakmamaya, yüzünü çevirmeden yüzünü çevirmemeye, oturduğunda ayağını karşısındakine uzatmamaya dahi dikkat eden, yürüyen Kur’an Efendimiz (s.a.v.) ne kadar da zarif ne kadar da ince düşünerek yaşamıştır hayatını.
RAHMET İKLİMİNE OLAN İHTİYAÇ
Enkazda kurtardığına, yardım götürdüğü yetime, yemeğe davet ettiği mazluma mütebessim yüzünden önce telefonunu uzatan, acısını teselli etmek yerine daha çok beğeni alabilmek için tekrar tekrar anlattıran bizlerin ne kadar da ihtiyacı var şimdi O’nun (s.a.v.) rahmet iklimine.
Evet, her birimiz zamanımızın çocuğuyuz ve tabii ki zamanın gerisinden gelmek yerine ilmi, bilimi ve teknolojiyi en ön safta takip etmesi gereken bizleriz, ilk emri “Oku!” olan bir ümmet olarak. Fakat hayatımızın özüne İslam’ın kurduğu nezaket sistemini yerleştirebilirsek ancak terazinin iki kefesini doldurmuş olabiliriz.
AZ DA OLSA DEVAMLI OLAN MAKBULDÜR
Her zaman az da olsa devamlı olan daha makbuldür. Bu ramazanda hayatımızda bir değişiklik yapmak istiyorsak eğer nezaket iklimine ufak adımlar atarak başlayabiliriz. Toplu ortamda sürekli telefonla meşgul olmamak, yerli yersiz fotoğraf çekmek için karşımızdaki yerine ekrana bakmamak, kibar bir dille, gerektiğinde ve daima hayır üzerine konuşmak gibi çok ufak, fakat gönül fetheden davranışları da atabiliriz hasenat hanemize mesela, yaptığımız ibadetlerin yanı sıra.
Ne mazlumların hakkı olan maddi, ne dokunduğumuz hayatların hakkı olan manevi, ne de gördüğümüz her kulun hakkı olan tebessüm sadakalarımızı unutmamamız duasıyla diyor, hayatımıza düstur etmemiz gereken bir ayet ile bitirmek istiyorum:
“Güzel bir söz ve kusurları bağışlama, ardından eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah’ın kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. O, ceza vermekte hiç acele etmeyendir.”[1]
[1] Bakara suresi, 2:263.