Geleceğe Bakmak
- YAZARLAR
- 19 Ekim 2021
İslam’ın Avrupa ve Almanya’daki mevcudiyeti çok daha öncelere dayansa da bilhassa Almanya’nın bir gerçekliği olan Türkiye kökenli Müslümanların yoğun göçü tam 60 yıl önce, 30 Ekim 1961 yılında Türkiye ile Almanya arasında İş Gücü Anlaşması’nın imzalanmasıyla başladı. Türkiye kökenli Müslümanlar, dede ve ninelerimizin, anne ve babalarımızın bugün ikinci vatanları olarak gördükleri bu topraklara geldi. Onlar, ağır şartlar altında çalışıp çok sade bir hayat yaşadılar, pek çok sıkıntılar çektiler. Allah ilk nesilden, önden gidenlerden razı olsun. Onların emeklerini ödemek gerçekten zordur.
ALMANYA Almanya Cumhurbaşkanı Türkiye Kökenlileri Ağırladı: “Siz Buraya Geldiğinizden Beri Biz Değiştik”Geçmiş 60 yıl bizim açımızdan önemli bir zaman zarfıdır. Zira bugün ne isek o 60 yıl içinde bu hâle geldik. Bu süreçte Türkiye kökenli Müslümanlar başta olmak üzere, bu ülkede yaşayan tüm Müslüman topluluğun yapıları, perspektifleri ve geleceğe bakışları değişti ve genişledi. Bu açıdan geçmişe bakmak, geçmişten ders ve güç almak durumundayız. Geleneğe önem veren insanlar ve camia olarak bu bizim için önemlidir. Ancak orada kalmamalı, 60. yılı kutlarken geçmişe değil geleceğe bakmalıyız.
Bundan dolayı kendimizi tarif ederken artık “göçmen”, “gurbetçi” gibi kavramları kullanmamız doğru değil. Göçe dayalı bir geçmişimiz, tarihimiz var, evet. Ama biz artık kendimizi göçmen kimliğimizle tanımlamıyor ve böyle tanımlanmak istemiyoruz; gurbetçi de değiliz. Bizim en az iki vatanımız var: Biri büyüklerimizin geldiği yer, diğeri de şimdi yaşadığımız topraklar. İşte bu özgüven ile bu ülkedeki kalıcı çalışmaları sürdürecek ve hizmet alanlarını genişleteceğiz.
Almanya’da Koalisyon Ön Görüşmeleri
Tabiîdir ki, bu çalışmaların yapılması biraz da şartlara bağlıdır. Almanya’da 26 Eylül’de yapılan genel seçimler bu şartları belirleyecek, iktidar değişikliğine neden olan bir seçim oldu. Seçim öncesi yayınlanan parti seçim programları incelenecek olursa üç temel yaklaşım görmek mümkündür: Müslümanların sorunlarını ele alan ve çözüm öneren bir yaklaşım, Müslümanları yönlendirme ve şekillendirme arzusu ve Müslümanları “aşırıcılık/İslamcılık” bağlamında ele alan güvenlikçi bir bakış açısı.
Öyle görünüyor ki sosyal demokratlar, Yeşiller ve liberaller arasında başlayan koalisyon ön görüşmelerinde ve daha sonraki yılların siyasetinde bu üç yaklaşım belirleyici olacaktır. Ancak koalisyon görüşmelerinde Müslümanların meselelerini bir tarafa bırakın, göçmen kökenli insanların meselelerini dahi dile getirebilecek siyasilerinin bulunmadığını da müşahede ediyoruz. Buna rağmen, önümüzdeki yıllarda Müslümanların bu ülkeye bilhassa son 60 yıllık katkı ve emeğine layık bir siyaset yürütülmesini ümit ve talep ediyoruz.