Evlilik Eksikleri Tamamlama Eylemidir
- AİLESürmanşet 1
- 28 Kasım 2022
Aile içerisinde kadın erkek ilişkisini anlamak ve daha sağlıklı yaşamak için ilk insan Hz. Âdem (a.s.)’ın ve Hz. Havva’nın yaratılışına bakmak gerekir. Hz. Âdem bir insanda olması gereken biyolojik ve ruhsal tüm özellikleri taşıyordu. Hz. Havva annemizin yaratılışıyla ilgili Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmakta: “Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden de birçok erkek ve kadınlar türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının.”[1]
Bazı hadis kaynaklarında Hz. Havva’nın yaratılırken Hz. Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmış olduğu geçse de Kur’an’da şu şekilde geçmektedir: “Sizi bir kişiden yarattı, O sonra ondan da eşini meydana getirdi.”[2] Ayetten anlaşıldığı üzere yaratılış bir kişiden başlamıştır. O bir kişi de Hz. Âdem (a.s.)’dır.
BİYOLOJİK VE RUHSAL İHTİYAÇLAR AİLE İÇERİSİNDE KARŞILANIR
Buradan alacağımız mesaj açıktır: Tüm insanlık erkek ve kadından türemiştir. Aile kadın ve erkeğin bir araya gelerek, oluşturduğu bir kurumdur. Aile aynı zamanda toplumun en küçük yapı taşıdır ve bireyin eğitimi de dahil her şeyi ilk burada başlar. Bu yüzdendir ki, dinimizde aile kavramına çok vurgu yapılmaktadır. Toplum huzuru için aile huzuru şarttır. Nitekim aile içerisinde kadının ve erkeğin bir araya gelmesiyle her iki tarafın da biyolojik ve ruhsal ihtiyaçları karşılanır. İslam hukuku bakımından aile ancak nikâh akdi ile kurulur. “Nikâh benim muhtaç olduğum varlığı, eşi benimle buluşturan akittir.” diye düşünmekte fayda vardır. Bir aile kurulurken aile hukukundan haberdar olmak gerekir ama aile bununla kurulmaz. Aile hukuku evlilikte herhangi bir sorun çıktığında, örneğin boşanma durumunda devreye girer. Baktığınız zaman aile hukuku hakkındaki kaynakların çoğu da boşanma ile alakalıdır.
“EKSİKLERİ Mİ TAMAMLIYOR MU?”
Özellikle eş seçiminde buna dikkat edilmelidir. “Bu insan benim eksiğimi tamamlayabilir mi?” sorusunu sorarak eş seçimine karar verilirse, evlilikteki çoğu sorunlar başlamadan bertaraf olur. Bu bakıma aile kurmayı bireylerin kendi eksiklerini tamamlama eylemi olarak da tanımlayabiliriz.
Çoğu zaman aile içerisinde erkek mi üstün kadın mı üstün diye bir tartışma konusu oluşturulur.
Bu konuda dinimizin çerçevesi nettir. Şöyle ki, kadın ve erkek Allah’ın kulu olmaları bakımından eşit statüde bulunmakla birlikte fizyolojik ve psikolojik olarak her birinin kendine has özellikleri vardır. Hayatın düzeni ve fıtrat gereği olan bu durum kadınla erkeğe, birbirlerine üstünlük taslama hakkı vermez. Zira âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri vardır. Kadınların da kazandıklarından nasipleri vardır. Allah’tan lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.”[3]
Konuyla alakalı Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır: “Birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”[4]
HAYAT YOLCULUĞUNDA RAKİP DEĞİL YARDIMCI OLMAK
Dolayısıyla kadın ile erkeğin hayat yolculuğunda birbirlerinin rakibi değil de yardımcısı olduğu unutulmamalıdır.
Öte yandan Kur’ân-ı Kerîm kadını anne olarak ele almış, Allah’a kulluğun ardından ana babaya iyilikte bulunmanın gerekliliği üzerinde durmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’in kadına bakışıyla Peygamberimiz’in söz ve uygulamaları tabii olarak aynı minval üzeredir. Efendimiz büyük bir iltifat olarak anneler hakkında: “Cennet anaların ayakları altındadır.”[5] buyurmuştur.
Kadın ve erkek biyolojik ve ruhsal olarak birbirine muhtaç yaratılmıştır. Aynı özden yaratılan kadın ve erkek farklı türe dönüşmüş, yoğunlukları da farklılaşmıştır. Şöyle ki, yukarıda geçen ayette buyurulduğu üzere aynı özden yaratılan insanın anne olabilmesi için biyolojik olarak bir farklılığa ihtiyacı vardır. Bu farklılık da kadınlarda olan rahim organıdır. Malumunuz rahim aynı zamanda merhamet anlamına da gelir.
FARKLI ÖZELLİK YÜKLEMELERİ
Dünya var olduğundan beri bütün mahlukat yüklemesinde kadınlara farklı bir merhamet yüklemesi olduğu söylenebilir. Sahiplenme duygusuna baktığımız zaman erkeğin bu konudaki yüklemesinin daha ağır olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada kadının ait olma, bağlı olma; erkeğin ise sahiplenme, sahip olma duygusunun birlikteliklerde daha mutlu hissettirdiğinden yola çıkabiliriz. Nitekim fıtratları bu duygulara daha yatkındır. Tüm bu farklılıklar içerisinde bir bütünü, eksiklerin tamamlandığını görmek mümkündür.
Bu bağlamda özellikle çocuklarımızı yetiştirirken, erkek ve kadının birbirlerinin eksiklerini tamamlayan bireyler olduklarından bahseder, bakış açılarını bu yönde şekillendirebilirsek, toplumda ve evliliklerde üstünlük tartışmaları mevcut hâliyle ortadan kalkmış olur.
*Bu yazı Prof. Dr. Muhiddin Okumuşlar’ın Sistemik Aile Danışmanlık eğitimindeki semineri derlenerek Fatma Yılkın tarafından hazırlanmıştır.
[1] Nisâ suresi, 4:1.
[2] Zümer suresi, 39:6.
[3] Nisâ suresi, 4:32.
[4] Müslim, Birr, 28; Hadislerle İslam, 3. C. S. 469: M6536.
[5] Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, I, 125.