Engellilere Yardım Etmenin Fazileti
- HAYATSürmanşet 2
- 1 Aralık 2021
İnsanlık tarihi boyunca sağlıklı insanların yanında engelli insanlar da hep var olmuştur. İslam toplumunda da engelliler vardır. Peygamber Efendimiz (a.s.), engelliler konusunda da bize örnek olmuştur. Onlarla insani ilişkiler içerisinde olmuş, onlarla ilgilenmiş, onlara değer vermiş, sorunlarını çözümlemiş, gerektiğinde onları teselli etmiştir. Dinimizde engellilere yardım etmek sadaka çeşitlerinden sayılmaktadır.
SAĞLIĞIN KIYMETİ
Efendimiz (a.s.), evvela sağlıklı kalmanın kıymetini ifade buyurmuştur. “Allah’tan af ve sağlık dileyin, çünkü bir kimseye imandan sonra, sağlıktan daha hayırlı bir şey verilmemiştir.”[1] Hz. Peygamber (a.s.), hastalar ve engellilerle alakalı olarak da uyarılarda bulunmuştur. “Ashâbım! Hastaları ziyaret ediniz, açları doyurunuz, esaretinizdeki köleleri salıveriniz.”[2] Hastalara dua ederek şöyle dua buyurmuştur: “Ey insanların Rabbi! Şu hastalığı gider, şifa ihsan et. Ancak Sen şifa vericisin, Senin şifandan başka hiçbir şifa yoktur. Öyle şifa ver ki hasta üzerinde hiçbir hastalık izi bırakmasın.”[3] Hastalanan insanların tedavi olmasını teşvik etmiştir. “Ey Allah’ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, her hastalık için mutlaka bir devâ yaratmıştır. Ancak bir dert müstesna, o da ihtiyarlıktır.”[4]
Engelli Sahâbîler
Hz. Peygamber (a.s.), kendisi hayatta iken ashabından engelli olanlarla bazı olaylar yaşamıştı. Bunların en önemlisi, Abese suresinin ilk ayetlerinde anlatılan âmâ Abdullah b. Ümmi Mektûm’la ilgili olaydır. Efendimiz (a.s.), Kureyş’in ileri gelenlerine İslam’ı anlatırken gözleri görmeyen Abdullah b. Ümmi Mektûm onların yanına geldi. Kendisini İslam hakkında bilgi vermesini istedi. Hz. Peygamber (a.s.) bundan hoşlanmadı ve yüzünü çevirdi.[5] Allah (c.c.), Efendimiz (a.s.)’ın bu tavrını şöylece tenkit buyurdu: “(Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü. Ne bilirsin, belki o temizlenecek? Veya öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat sen, koşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun.”[6] Aslında Efendimiz (a.s.), İslam’ı tebliğ ettiği kişilerin Müslüman olacaklarını umuyor ve Müslümanların güçlenmesini arzu ediyordu. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber (a.s.), Abdullah b. Ümmi Mektûm’un yanına her gelişinde ona “Ey hakkında Rabbim’in beni itâb ettiği (uyardığı) zat merhaba!” der ve cübbesini altına sererdi.[7]
Ortopedik engelli (topal) bir sahâbî olan Amr b. el-Cemûh, yükümlü olmadığı hâlde savaşa katılma izni almış ve şehit olmuştur. Peygamberimiz (a.s.), ona “Ben sanki seni cennette bu ayağın iyileşmiş bir vaziyette yürürken görüyor gibiyim.”[8]
Dinimizde Engellilere Yardım Etmek, Saygı Göstermek İsteniyor
Dinimizde engelli olanlara karşı iyi muamele yapılması öngörülmüş ve onların ihmal edilmemesi ve saygı gösterilmesi istenmiştir.
Mekke’nin fethinde Hz. Ebû Bekir, yaşlı ve âmâ olan babası Ebû Kuhâfe’yi sırtına yüklenmiş, Hz. Peygamber’in huzuruna getirmişti. Efendimiz (a.s.), bu durumdan rahatsız olmuş ve “Bu ihtiyarı evde koysaydın da, onun yanına biz gitseydik ya?!”[9] buyurmuş ve nezaket göstermiştir. Sahâbeden Abdurrahman b. Ka’b b. Mâlik (r.a.), babası gözlerini kaybedince, ona rehberlik yapar ve onu Cuma namazlarına götürürdü.[10] Hadîs-i şeriflerde görme engelli bir kimseye yol göstermenin, sağır ve dilsizle ilgilenmenin, onlara yardımcı olmanın sadaka olduğu bildirilir ve bu tür olumlu davranışların kişiye sevap kazandırdığı belirtilir.[11] Yükünü yüklemeye veya aracına/bineğine binmeye çalışan bir engelliye yardımcı olmanın sadaka[12] bir âmânın yoluna engel olan, onu yolundan saptıran, kasten yanlış yola yönlendireni lanetlemiştir.[13] Engellilere yardım etmenin fazileti hakkında bir hadîs-i şerif mealiyle noktalamak istiyoruz: “Âmâya rehberlik etmen, sağır ve dilsize anlayacakları bir şekilde anlatman, ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermesi için ona rehberlik etmen, derman arayan dertliye yardım için koşuşturman, koluna girip güçsüze yardım etmen, konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar sadaka çeşitlerindendir…”[14]
[1] Tirmizî, Deavât, 106; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 3.
[2] Buhârî, Et’ime, 1, Cihâd, 171, Merdâ, 4.
[3] Buhârî, Merdâ, 20, Tıb, 38, 40; Müslim, Selâm, 46.
[4] Ebû Dâvûd, Tıb, 1; Tirmizî , Tıb, 2; İbn Mâce, Tıb, 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,156.
[5] Tirmizî, Tefsîr, 73; İbn İshâk, Siyeru İbn İshâk, shf., 214.
[6] Abese suresi, 80:1-10.
[7] Ahmet Nâim, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercümesi ve Şerhi, D.İ.B.Y., Ank., 1975, II, 580.
[8] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 299.
[9] Ahmed b. Hanbel, III. 160, VI. 349-350.
[10] İbn Mâce, İkâme, 78.
[11] Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 169.
[12] Buhârî, Cihâd, 72, 128; Müslim, Zekât, 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 350.
[13] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 217, 309, 317.
[14] Ahmed b.Hanbel, Müsned, V, 168-9, 154.