Engellilere Saygı Ve Sevgi

Engellilere Saygı Ve Sevgi

“Peygamber, âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve sırtını döndü. (Resulüm! O’nun hâlini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek yahut öğüt alacaktı da faydalanacaktı! Sen tepeden bakana yöneliyorsun. Oysa onun temizlenip arınmasından sorumlu değilsin. Fakat koşarak ve Allah’tan korkarak sana gelenle ilgilenmiyorsun. Bir daha öyle yapma!” (Abese suresi, 80:1-12).

Hz. Peygamber, Arap kabileleri üzerinde bir ağırlığı olduğundan Kureyş kabilesinin Müslüman olmasını istiyordu. Onların Müslüman olmasıyla diğer kabilelerin de İslam’a gireceğini düşünüyordu. Kureyş’in ileri gelenlerini İslam’a davetle meşgul olduğu esnada görme engelli Abdullah b. Ümmi Mektûm yanına gelerek  İslam’ı öğretmesini ısrarla istedi. Hz. Peygamber onun sözünü kesmesinden hoşlanmadı, yüzünü ekşiterek öbür yana döndü. Bunun üzerine, Abese suresinin ilk âyetleri geldi. Bundan sonra Hz. Peygamber, karşılaştıklarında onu “Rabbimin kendisi sebebiyle beni uyardığı kimseye merhaba!” diye selamlar hırkasını onun altına sererdi, Medine dışına çıktığında da onu yerine vekil bırakmıştır.

Dünya, insanların farklı şeylerle sınandıkları yurttur. Sınavlardan birisi bedensel engeldir.[1] Bu sadece o engelle yaşayan açısından değil diğer insanlar da ona karşı sorumluluklarıyla sınavdadır.

İslam, engellilerin yükümlülüklerinde muafiyetler getirmiştir. Mesela görme ve ortopedik engellilerin yanı sıra hastalar savaştan muaf tutulmuştur.[2] Hz. Peygamber: “Medine’de kalmış insanlar var. Onlar bedensel engel ya da özürleri sebebiyle bizimle birlikte gelemediler. Ama onlar hep bizimle beraberdi.”[3] hadisiyle hem onların onuruna işaret etmiş hem de moral vermiştir.

Kaynaklar, Hz. Peygamberin bedensel engellileri kamuda görevlendirdiği çok sayıda örnek zikretmiştir ki bu onlara verilen değerin bir ifadesidir.

Hz. Peygamber, günlük olarak her bir eklem ya da organ adına şükran ifadesi olmak üzere bir sadaka verilmesi gerektiğini belirtmiş, engellilere yapılan her türlü yardımın bu kapsamda olduğunu bildirmiştir.[4]

Kur’an ve sünnetin ilgili ifadeleri dikkate alındığında engel, bedende değil hakkı düşünemeyen kalpte, onu göremeyen gözde, onu duyamayan kulaktadır. Buna göre engelli olan Abdullah b. Ümmi Mektûm değil Ebû Cehil, Ebû Leheb, Nemrut, Firavun, Kârûn ve onlar gibi hakkı göremeyen beyinsizlerdir (süfahâ’)…

Rahmet peygamberinin görme engelli birisinin yolunu şaşırtana lanet etmesi[5] engelliler hususunda ne kadar hassas olduğunu gösteren önemli bir örnektir.

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

 

[1] Bakara suresi, 2:155.

[2] Nûr suresi,24:61; Fath suresi, 48:17)

[3] Buhârî, “Cihâd”, 35.

[4] Müsned, V, 168-169.

[5] Ahmed b. Hanbel, I, 217, 309, 317.