“Dünya, Kötülüklerinin Cezasını Çekmekten Korkmayan Namussuzlarla Dolup Taşacak”
- HAYATSürmanşet 1
- 14 Mart 2023
Ahhh Don Kişot ahhh. Sen bu dünyada yoksan, ölüp gittiğinde “Dünya, kötülüklerinin cezasını çekmekten korkmayan namussuzlarla dolup taşacak.” Don Kişot için aktardığım bu tanımlamayı siz nereye çekerseniz, kime uyarlarsanız uyarlayın. Benim için önemli olan taa 1500-1600’lı yıllarda Don Kişot’un en yakın dostu, en yakın destekçisi Sancho Panza’nın söylediklerinin bugün de hâlâ ne kadar geçerli olduğunu görmektir.
Baksanıza, eğer bu Don Kişot “Bu dünyadan eksik olunca, dünya, kötülüklerinin cezasını çekmekten korkmayan namussuzlarla dolup taşacak.” ise, demek ki dünyada namussuzlar olduğu gibi, öyle bir zaman olacak ki, namussuzlar o zamanda cezalarını bir kahraman kılığında çekecekler.
Keşke namussuzlar cezalarını çekebilseler. Çünkü, günümüz dünyası namussuzluklarının cezasını hiç çekmeyenlerle dolup taşıyor. Adetâ, namusluluk namussuzluk olarak kabul olmaya başlamış.
DÜNYANIN EN HOŞ DELİSİNİ TEDAVİ ETMEK
Don Kişot’u bilmeyeniniz yoktur. Her ne kadar İspanyollar Don Quijote yani Don Kihoote diye okusa da nedendir bilinmez, bizim Türkçeye Don Kişot diye yerleşip kalmış.
Gördünüz işte. Bu Don Kişot’un sadık dostu Sancho Panza ta 600 yıl önce nasıl da bizim gibi konuşuyor!? Söz konusu bu Don Kişot, “Dünyadaki en hoş delidir. Dünyanın bu en hoş delisini tedavi etmek ise bütün dünyaya zarar vermektir.”
“Dünyanın en hoş delisi” olan bu Don Kişot’u en çok da bu deliliği için seviyorum. Sadece bunun için bile sevmeye değerdir Don Kişot.
Hikâye budur ki, şövalye kitapları okumaktan deliye dönen asilzade Don Kişot dünyayı tek başına kurtarmaya çıkar. Biz hikâye desek de, hikâyeyi yazan Miguel de Cervantes Saavedra isimli birisidir. Ve yine derler ki: “Miguel de Cervantes Saavedra, Don Kişot’ta kendi hikâyesini yazmıştır.”
DELİLİK VELİLİĞİN İLK ADIMI DEĞİL MİDİR?
Ben işin orasında değilim. Ama benim için Don Kişot, tabir caz midir bilmem; deli değil, velidir. Zaten velilik bu dünya insanları için veliliğin ilk adımı da değil midir? Bunun böyle olmadığını, benim zırvaladığımı düşünüyorsanız, size karşı söyleyecek bir sözüm de yoktur.
Zira, Don Kişot’umuzun amacı “Daima faziletli hedeflere yönelmek”tir. Kendisi yine kendisine deli muamelesi yapıldığını da bilmektedir. Buna şöyle cevap verir Don Kişot’umuz: “Ki bu da, herkese iyilik etmek, kimseye kötülük etmemektir. Böyle düşünen, böyle hareket eden, böyle konuşan kişiye aptal denip denmeyeceğine sizler karar veriniz, saygıdeğer dük ve düşes hazretleri.”
Üstelik Don Kişot “Ok yağmuruna tutulsa da, bir tek yalan bile söylemeyen” bir kahramandır.
Bizim eski tarihçilerden Rasih Nuri İleri, Miguel de Cervantes Saavedra’nın İstanbul Tophane’de Kaputân-ı Derya Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında esir isçi olarak çalıştırıldığını yazar durur. Ben kendim şahsen bilemiyorum. Cervantes, Kılıç Ali Paşa Camii inşaatında çalışmış da olabilir, çalışmamış da olabilir. Fakat, Cervantes’in İnebahtı savaşında Türkler tarafından esir alınıp Cezayir’e götürüldüğü herkesçe malumdur. Bir de, Cervantes, Don Kişot kitabının 39. bölümünde bizzat kendisi İstanbul’dan değil de doğrudan Uluç (Kılıç) Ali Paşa’dan bahseder. 35. bölümde ise Rui Pérez de Viedma isimli bir askerin İstanbul’da başına gelenleri anlatan Cervantes’in başka bir kitabında İstanbul’a dair şiir yazdığı da söylenir.
Fakat dediğim gibi bunların benim için öylesine bir önemi yoktur. Ama Cervantes’in Don Kişot’unu ben hep çeşitli yerlerinde aykırılıklar bulsam da “zevkle ve ibretle okunası bir belgesel hikâye” diye okumayı tercih ederim. Buna da katılıp katılmayacağınızdan emin değilim. Zaten kitabın girişinde yer alan yayım izinleri hakikaten bir belgedir. Hikâyenin anlatıldığı bölümler ise o günkü topluma bir eleştiri ya da övgüdür ki, işin belgeselliğini ortaya çıkarmak da okuyucunun işidir.
ÂŞIKSAM, AHLÂKSIZ ÂŞIKLARDAN DEĞİL, NEFSİNE HÂKİM ÂŞIĞIM
Don Kişot’un ana karakterleri çok saftır. Hatta Don Kişot’un gariban atı Rocinante bile. Cılız, kupkuru, yaşlı olsa da gün görmüş ve sahibine sadık bir attır Rocinante. Sancho Panza belki de Don Kişot’un her şeyidir. Don Kişot’un olanca sakarlıklarına ve deliliklerine katlanır. Bir de Don Kişot’un sevdiği kız Dulcinea del Toboso vardır. Bu Dulcinea, her ne kadar Don Kişot’la aşk, sevgi, sevgili oyunu oynasa, eski tabirle “yollu” da olsa, Don Kişot’un sâfiyâne sevdiği ve aşkının temsilcisidir:
“Ben kötülükle mücadele ettim; haksızlıklara karşı koydum; terbiyesizlikleri cezalandırdım; devleri dize getirdim; canavarların yolunu kestim; sırf gezgin şövalyelerin âşık olması zorunlu olduğu için âşığım; âşıksam, ahlâksız âşıklardan değil, nefsine hâkim, platonik âşıklardanım.”
Don Kişot bir gün dostu Sancho’ya Dulcinea’sını görmeye gönderir: “Haydi git evlâdım,” der. “Görmeye gittiğin güzelliğin güneşiyle karşı karşıya geldiğinde, parlaklığı seni şaşırtmasın sakın.”
Hikâyenin bir yerinde Sancho kendi kendine konuşur: “Söyleyin bakalım, Sancho kardeş, nereye gidiyorsunuz? Kaybettiğiniz eşeğinizi mi arıyorsunuz? Hayır, katiyen. Öyleyse ne arıyorsunuz? Az buz değil, bir prensesi arıyorum; güzelliğin güneşini, cennetin ta kendisini.”
DEVLERİ ÖLDÜREREK GURURU ÖLDÜRMELİYİZ
Don Kişot’a niçin bizim Don Kişot diyorum?! Bakınız şu cümleleri söyleyen Don Kişot daha başka kimin Donkişot’u olabilir ki!
Bakınız ne demiş Don Kişot? “Eeeyy Sancho! Hak ettiğin övgülere ulaşmanın yolu şudur: Cömertlik ve yüce gönüllülükle haseti; serinkanlılık ve ruh huzuruyla öfkeyi; az yiyip çok uyanık kalarak oburluk ve uykuyu; irademizi tâbi kıldığımız sevgiliye olan sadakatimizle, sefahat ve şehveti; dünyanın dört bir yanını dolaşıp bizi hem Hıristiyan, hem iyi şövalye yapacak imkânları arayarak tembelliği öldürmeliyiz.”
Burada yazıyı noktalarken, Don Kişot ve arkadaşlarının sözlerini Roza Hakmen’in çevirdiği ve Miguel de Cervantes Saavedra’nın yazdığı, Yapı Kredi Yayınları arasında yer alan “La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote I- II” kitabından aktardığımı da belirtmek isterim.