Doğal Afetler Bize Ne Söyler? -III-

Doğal Afetler Bize Ne Söyler? -III-

Sünnetullah’a yani evrendeki doğal yasalara riayetsizlik:

Burada üç husus söz konusudur. Birincisi Allah evrende bir düzen kurmuş ve onun yasalarını belirlemiş, insanlardan onu bozmamalarını, yasayı esnetmemelerini ve belirlenen ölçüden tartıdan çalmamalarını istemiştir.[1] Buna göre insanın yaptığı işlerin doğal yasalara uygun olması gerekir. “Evlere kapılarından girin”[2] ayetini bazı müfessirlerin her işi kuralına göre yapın şeklinde anlamaları manidardır. Bütün teknolojiler Allah’ın evrende var ettiği yasaların keşfedilip maddeye uygulanmasından doğmuştur.

Bu kanunlara aykırı davranmak ya da bir şeyi noksan bırakmak istenen sonucu vermez. O zaman insan mesela bir bina yapacağında Allah’ın evrende koyduğu mühendislik yasalarına riayet etmek zorundadır. Aksi takdirde başına gelenlerin sebebi yine kendisi olacaktır.[3]

Yaşadığımız son depremde ayakta kalan ve kalamayan binalar bunun ne anlama geldiğini göstermiştir. İkincisi Kur’ân-ı Kerîm riskli durumlarda gerekli tedbirlerin alınmasını emretmiştir.[4] Hz. Peygamber, risklere karşı tedbirini almayandan Allah’ın korumasının kalktığını bildirmiştir.[5]

Üçüncüsü de ilahi yasalar sonuçlarını doğurur. Ona kim riayet ederse Allah onun sonucunu onun için yaratır, insanlar arasında ayırım yapmaz. Evrenin yasaları O’nun iradesindedir. Onu bazı hâllerde çekip bir başka sonuç doğuracak şekilde planlaması da O’nun takdirindedir. Yakmak için programlanmış ateşin Hz. İbrâhim’i yakamaması[6] örnek olarak zikredilebilir. Öldürücü denilen bir hastalığa yakalanmış bir insandan o hastalığının bu özelliğinin kalkması böyledir. Sonuçta mutlak güç O’na aittir.

Son söz deprem ve benzeri afetlere karşı doğal mühendislik yasalarını uygulamak ve risklere karşı tedbirleri alıp sonucu Allah’a bırakmak (tevekkül) doğru yoldur. “Deveyi bağla sonra tevekkül et.”[7]

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

[1] Kamer suresi, 54:49; Rahmân suresi, 55:7-9; ayrıca bk. Âraf suresi, 7:85.

[2] Bakara suresi, 2:189.

[3] Nisâ suresi, 4:79; Şûrâ suresi, 42:30.

[4] Nisâ suresi, 4:71.

[5] Ebû Dâvûd, “Edeb”, 104.

[6] Enbiyâ suresi, 21:68-70.

[7] Tirmizî, “Kıyamet”, 60.