Doğal Afetler Bize Ne Söyler? -II-

Doğal Afetler Bize Ne Söyler? -II-

Allah kimin daha iyi davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmış ve yeryüzünde çekici olan her şeyin yok olacağını beyan etmiştir.[1] Dolayısıyla dünya ve içindekilerin geçici olduğunu bilen bir mümin belli bir süreye bağlı olarak lütfedilen nimetlerin bir deneme olarak alınacağına, kayıplarının olacağına hazırlıklıdır. Sınav anı geldiğinde morali bozulmaz ve sızlanmaz. Bilir ki Allah Teâlâ müminlerden mallarını ve canlarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.[2] Onun ödülü dünyada elinde bulundurduğu nimetlere göre kat be kat büyüktür[3] ve aklını kullananlar bilir ki dünya hayatında faydası geçici olan nesneler ve güzelliklere göre Allah katında olanlar daha hayırlı, daha kalıcıdır.[4]

Allah’ın verdiği musibete sabreden ve O’na teslimiyet gösteren müminin üç büyük kazancı olacaktır:

1- Salât: Allah’ın meleklerine karşı övündüğü bir kul payesine ulaşma,

2- Rahmet: Cennet ve nimetleri,

3- Hidâyet: Teslimiyeti ile bulduğu sağlam ve doğru yolun verdiği huzur.[5]

Peygamberler dahil insanın bela ve musibet ile sınanması kaçınılmaz bir gerçekliktir.[6] Bu sebeple Hz. Peygamber ağır belâlardan Allah’a sığınmıştır.[7] Musibete sabreden kazanır; isyan eden kaybeder.[8]

Uyarı ve Ceza

Kur’ân-ı Kerîm’de toplumsal olarak; zulmün, haksızlığın, şımarıklığın, isyanın, nankörlüğün kurumsallaşması durumunda bir uyarı olarak ortaya çıkması musibetlerin sebebi olarak anlatılır ve önceki ümmetlerden örneklere yer verilir. Allah, insanın inanıp inanmamasının hesabını ahirete bırakmıştır. Ancak zulüm ve isyan sosyalleşip normalleştiğinde bir uyarı olarak musibetler gelebilir. İnsanlar uyarıyı aldıklarında yapmış oldukları hatalı tutum ve davranışlardan vazgeçerlerse cezadan kurtulurlar, dikkate almazlarsa musibetin büyüğü gelir. Nitekim korkunç ve helak edici depremler (racfe) önceki kavimlerden bazılarına uygulanan cezalar arasında sayılır.[9] Bu konularda önceki kavimlerden sunulan örneklerle benzer tutum, davranış ve eylemlerin benzer sonuçlar doğuracağına işaret edilir.[10]

 

[1] Mülk suresi, 67:2; Kehf suresi, 18:7-8.

[2] Tevbe suresi, 9:111.

[3] Müzzemmil suresi, 73:20.

[4] Kasas suresi, 28:60.

[5] Te’vîlât, Beyrut 1426/2005, I, 596-602.

[6] Buhârî, “Merdâ”, 3.

[7] Buhârî, “Daʿavât”, 23.

[8] Tirmizî, “Zühd”, 56.

[9] Âraf suresi, 7:78, 91, 155; Ankebût suresi, 29:37.

[10] Bakara suresi, 2:155-157; En’âm suresi, 6:10-11, 43-45; Âraf suresi, 7:78, 80-85, 94-99, 136.