Dindarlıkta Menfaat!
- YAZARLAR
- 31 Ocak 2024
Çünkü, kişinin menfaat anlayışının, dindarlığını belirleyici ölçüt olarak görüldüğü sanılabilir. Ancak burada kastedilen şey, kişi neyi menfaatine uygun görüyorsa, onu onaylayan bir dindarlık anlayışı oluşturmak değil. Aksine, dindarlığın mesajlarının insanın menfaatini sağlayıcı nitelikte olduğuna inanmaktır. Aslında dindar, kendi menfaatine olan şeyleri dinin tavsiye ettiğine inandığı için dindarlığı kabulleniyor. “Din bunu söylüyorsa, benim menfaatimedir.” anlayışıyla hareket ediyor. Bunları özellikle İslam çerçevesinde söylüyoruz.
Ayrıca şunu belirtelim ki, insanın menfaatine yönelmesi ve zararlı olandan uzak durması, esasen kötü bir şey değildir. Elbette akıllı insan hem kendisi hem de başkaları için yararlı olan şeylere yönelir, zararlı olanlardan uzak durur. Böyle olmamak, aptallıktır. Dahası, insanda bu menfaat eğilimi olmazsa hayat durur. Sorun, menfaati gözetmekte değil, neyin menfaat olduğunu belirlemededir. Nice insan, menfaat diye zararlı olana yönelebilmektedir. Kötülük, işte böyle yanlış tercihle ortaya çıkmaktadır. Türkçede, menfaatperest diye nitelendirilen kişi, kendi kişisel menfaat arzusunu merkeze yerleştirip her şeyi onun etrafında döndürmeye çalışandır. O, kendini kandırarak egosunun arzusunu Allah’ın rızası olarak sunar (A’raf suresi, 7:176.; Furkan suresi, 25:43). Ufuksuz olduğundan, aklını kullanamaz, dürtülerinin esiri olarak menfaat belirlemeye çalışır. Mesela bencillik yapar. Bencillik, kişinin asla menfaatine değil, tamamen zararınadır. Fakat o, anlamaz.
Vahiy, neyin menfaat ve neyin zarar olduğunu belirleme konusunda insana yol göstermektedir. Vahiy olmasaydı, mesela alın terimi silerek kazandığım servetimi başkalarıyla paylaşabilir miydim? Paylaşmayı düşünsem bile bunu yapmaktan büyük zevk alabilir miydim?
İnsan yetkinleştikçe menfaat fikri daha arı duru, daha üst düzeyde nitelikli hâle gelir, ama asla fıtratındaki menfaat fikri yok olmaz. Yunus, “Bana seni gerek seni” derken menfaat fikrinden vazgeçtiğini söylemiş olmuyor; aksine en üst menfaati talep ediyor, aşağıdakilere tenezzül etmiyor. Tıpkı, bir zamanlar elma şekeriyle “sevindirik” olup coşan çocuğun, büyüdükçe ona yüklediği değerin azalması, giderek ilgi duymaz olması gibi. Kaynaklarda, “ahlaklı kişinin kişisel menfaat gözetmeden ahlaki değerlere göre davrandığı” anlamında ifadelere rastlanmaktadır. Oysa, ahlaklı olmanın bizatihi kendisi kişinin menfaatinedir. Ahlaklı kişi, ahlaki olanın yararlı, ahlaki olmayanın ise zararlı olduğuna inanır.