Din Eğitiminin Gerekliliği
- AİLE
- 6 Mart 2020
Çocuk eğitiminin en önemli yaş aralığı 0-6 yaş arasıdır. Çocuklar bu yaşlarda fiziksel, ruhsal ve toplumsal gelişimlerinin en hızlı süreçlerini yaşarlar. Çocuğun bu yaş aralığında gelişimi yetişkinliğine de yansır. Çocuk zamanla fiziksel olarak geliştiği gibi, öğrenim aşamasında da gelişir.
Çocukların eğitim, psikolojik ve din eğitimi gelişimi büyük önem arzetmektedir. Son yıllarda din eğitimi ile alâkalı farklı görüşlere rastlamak da mümkündür. Bazı ebeveynlere göre din özel, hususi ve şahsi bir meseledir ve bundan dolayı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında din eğitimin işi olmadığının kanaatindedirler. Bazı ebeveynlere göre ise çocuklar kendi iradeleri ile belirli yaşa geldiğinde, herhangi bir dine mensup olup olmayacağını seçmelidir. Bu gibi düşüncelerin yanı sıra özellikle seküler toplumlarda, “Çocukların dine ihtiyaçları var mıdır?”, “Din eğitimi gerekli midir?” veya “Din eğitiminden çocuklar nasıl faydalanabilir?” gibi sorular sorulmaktadır. Müslümanlar olarak şüphesiz bunun çocuklarımızın üzerindeki ilk sorumluluklarımızın arasında olduğunu biliyoruz. Fakat gerçekten bunun gerekliliğini farkında mıyız?
Çocuklar küçük yaşlarda çok meraklı olurlar ve bu sebeple ebeveynlerine çokca sorular yöneltirler. “Anne bu nedir?”, “Baba bu niçin böyle?” gibi. Bu soruların yanında çocuklar nerden geldiklerini ve hayatın anlamını da sorugularlar. Bu durumlarda dinî açıklamalar anlamlıdır ve gereklidir.
Öte yandan dinî hassasiyet ile yetiştirilmek çocukların hayatın zor şartları karşısındaki mücadelesinde onlara yardımcı olur. Mesela, herşeyi işiten, gören, bilen bir Allah inancı ile birlikte yardım eden, koruyan, kollayan bir Allah’ın var olduğu düşüncesi, kişiyi güçlendirir ona cesaret verir ve sabretmeyi öğretir.
Yanlışlara Dikkat
Yanlış bir din eğitimi ise çocuklarda kötü bir etki bırakır. Çocukların yaşları gözetilmeden din eğitimi verilirse zihinsel ve psikolojik gelişimi negatif olarak etkilenir. Korku verici, korkutucu yöntemler ile verilen din eğitimi olumsuz sonuçlar verir ve kalıcı hasarlar bırakır.
Küçük yaşta ürkütücü din eğitimini tecrübe eden çocuklar genelde yetişkinliklerinde dinî bir yaşantı sürdürmek istemiyorlar. Din adına konulan yasaklar veya kurallar, çocukların kendilerini sınırlamasına, çocukların içlerinde yaşadıkları sınırlamalar ise onlarda suçluluk duygusuna yol açmaktadır.
Çocuklar, suçluluk duygularını yaratıcı ile ilişkilendirir. Din eğitiminde cezalandıran bir Allah’tan da bahsediliyorsa çocuk korkar ve kendi dünyasında sadece “Cezalandıran bir Allah’ı” canlandırır. Korkutucu eğitim metotlarından uzak durulmalıdır. Geçmişte ve bu günümüzde de yapılan hatalı din eğitimi inkâr edilemez. Lakin yanlış eğitim metotlarından dolayı, din eğitimini tamamen yanlış bulmak veya uygulamamak daha büyük bir yanlıştır. Çocuklara sevdirerek, şefkatli ve oyunvari metodlar ile birlikte konular anlatmak ve onların duygularını ve bilgilerini pekiştirebilecekleri veya konuşabilecekleri ortamlarda yaşıtları ile bu eğitimi almalarını sağlamak oldukça önemlidir.
Çocukların anne-babadan öğrendikleri bilgilerin haricinde farklı ortam ve kurumlarda, yaşıtları ile görecekleri eğitim onlar için tamamlayıcı olacaktır. Çünkü evde anlatılanın, evin dışında da geçerli olduğunu görmeleri daha çok etkili olur. Kendi içlerinde yaşadıkları manevî duyguyu, başkalarının da yaşadığını ve paylaştığını görmesi aile kurumunda öğrendiklerini birkez daha teyit etmiş olur.
Çocuklara sekiz yaşına kadar Allah’ın merhameti, rahmeti ve sevgisinden bahsedilmelidir. On yaşından itibaren Allah korkusu ile alâkalı vicdan gelişimi öğretilmelidir.