Çocuklara Çocuk Yaşta Kur’ân-ı Kerîm Öğretmek

Çocuklara Çocuk Yaşta Kur’ân-ı Kerîm Öğretmek

Tartışmaları izlemişsinizdir. Hani şu, çocuklara çocuk yaşta Kur’ân-ı Kerîm öğretmek tartışmalarını. Türkiye’de milletvekilliği yapan birisi çıkmış, ana okullarında Kur’ân öğretiliyor diye, meseleyi dolaştırıp “orta çağ zihniyetinin hortlamasına” getirmiş. Oraya doğru nasıl geldi bilmiyorum. Ama, bu kimsenin, kesinlikle, ana okulları ile ilgisinin sadece bu kadar olduğunu tahmin ediyorum. Çocuğu ya da torunları varsa. Ki, bilmiyorum, hangi ana okuluna nerede veya nasıl gittiğini de bilmiyorum. İlgilendirmiyor da. Lakin, bu “Orta çağ zihniyetini hortlatan kişi”nin derdinin sadece İslam, Müslümanlar ve özellikle Kur’an olduğu ortada.

Bizim Müslümanlar anaokulundan itibaren başlayan dinî eğitimi ve Kur’ân öğretimini, bu “orta çağ zihniyetini hortlatma” çığırtkanı kadar ciddiye almak zorundalar. Bırakın o çığırtkanları ne kadar çığırırlarsa çığırsınlar. Biz kervanın yürümesine bakalım.

Geçen yazımda da belirttim bu eski âlimlere bayılıyorum. Bir de isimlerine bayılıyorum. Bizim İbn Haldûn diye bildiğimiz bir alim var. Hani şu Mukaddime kitabıyla meşhur. İşte bu alimin tam adı Ebû Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldûn el Hadramî. Fakat biz kısaca İbn Haldun diyoruz.

İbn Haldûn, çocukların Kur’ân Kerîm öğrenerek hayata başlamasının, aslında o çocuğun hayatı boyunca öğreneceği diğer bilgilerin ve edineceği tecrübelerin de temelini oluşturduğunu anlatır.

ÇOCUKLARIN KUR’ÂN ÖĞRENMESİNİN ÖNEMİ

Mukaddimesinde, “Bilinmelidir ki, çocuklara Kur’an öğretmek dinin amacındandır. Çünkü Kur’an öğrenmek çocukların kalplerinde inancın yerleşip kalmasına sebep olduğundan Müslümanlar her yerde çocuklarına Kur’an ve hadisten bazı metinleri öğretmeyi bir vazife kabul etmişlerdir.” der. Sonra da, Kur’an’ın, bundan sonra öğrenilecek bilgilerde bir kabiliyet edinmenin temelini oluşturacağına dikkat çeker.

Acaba İbn Haldûn bununla, “Çocuklarının kalplerinde İslam inancının yer edinmesini istiyorsanız, onları küçük yaştan itibaren Kur’an okumaya alıştırın.” gibi bir şey mi demek istedi. O İbn Haldun böyle demek istemediyse bile ben böyle anlıyorum. Bu bile bana büyük bir ilham veriyor.

Müslümanların çocuklarına önce Kur’an öğretme yolunu seçmelerinin gerekçesi olarak da küçük yaşta öğretilen bilginin kalplerde yerleşip kalması, dolayısıyla küçük yaşta öğretilen bu bilgi bundan sonra öğretilecek olan bilgiler için bir temel teşkil etmesi olduğunu yazar.

Çocuklara Çocuk Yaşta Kur’ân-ı Kerîm Öğretmek

Çünkü: “Her yapı, kendi temeline uygun ve yapının sağlamlığı da temeline göre olduğundan, sonradan verilen bilgiler de çocukların kalplerinde önceden yerleşen bilgiye dayanır ve bu sonradan öğrenilen bilgiler de ona göre sağlam olur.”

Diyelim ki der, İbn Haldûn, okusun adam olsun diye planlar kurduğumuz çocuk bir yaramazlık yapıp da tembelliği seçse de veya, her hangi bir başka sebeple okuldan ayrılması, eğitimi bırakması durumunda Kur’an öğrenme işi arada kaynamış olmaktan da kurtulur.

KUR’ÂN ÖĞRENMEYEN ÇOCUK YANLIŞ ARZULARA KAPILABİLİR

Bir de şu vardır ki, çocuğa, henüz ergenlik çağına ulaşmadan, söz dinlediği, büyüklerinin dediklerini yaptığı bir yaşta Kur’an eğitimi verilmezse, sonra gençliğin arzuları onu uygun olmayan yola sevk edebilir ve bir daha Kur’an eğitimi almaya fırsat bulamaz. Onun için çocukların Kur’an eğitiminden mahrum kalmamaları için, büyüklerini dinlemeye yatkın oldukları yaşlarda bu eğitim verilmelidir.

Görüldüğü gibi İbn Haldûn, eğitim meselesine damardan girmiştir. Küçük yaş, kalplerinde imanın yer edinmesi, daha sonra öğrenilecek ilimleri anlama kabiliyeti gibi… Bugün bizlerin bile düşünüp bulamayacağı pedagojik hakikatleri bize aktarmak istiyor. O da yetmiyor bir de bu öğretimin çocuğun söz dinlemeye yatkın olduğu bir yaşında verilmesini istiyor. İbn Haldun âdeta, çocuklarınızın, sizin çocuklarınız olmasını istiyorsanız, Müslüman gibi olmasını, düşünmesini ve Müslüman gibi bilgi edinmesini arzuluyorsanız, onların sizin sözünüzü dinleyeceği yaşta tohumlarını ekin demek istiyor.

“Orta çağ zihniyetini hortlatan” kişi de aslında işin damardan olduğunu biliyor. Bunun için, Müslümanların çocuklarının kendi dinlerini öğrenmelerine karşı çıkmayı “çağdaşlık” zannediyor. Ki, bu çağdaşlık da zaten artık kokmuş durumda. Adamcağızların ağızları her açıldığında “çağdaşlık = din düşmanlığı mecburiyeti” olarak diretiyorlar.

Yahu din düşmanı mı oluyorsunuz, çağdaş mı oluyorsunuz ne olursanız olun, bırakın bir Müslümanları da Müslüman olalım.

Lakin, bu adamların din dediklerinde anladıkları tek din “İslam” dinidir. Düşmanlık edilecek tek kitap ta Kur’an’dır. Sakın ha başka türlü anlamayın! Gitsin başka kitaplara, başka dinlere saldırsın demek istemiyorum. İstemiyorum da adamlar ne İslam’dan başka bir dine, ne de İslam’ın Kur’an’ından başka bir kitaba düşmanlık beslemiyorlar.

Bana öyle geliyor ki, bu zamana kadar kendileri okuyacak bir kitap bulamadıkları ve dolayısıyla kıskançlıktan çatladıkları için Kur’an’ı dillerine dolamaktan da geri durmuyorlar.

İbn Haldûn ne kadar da haklıymış, değil mi?