“Çin, 20 Bin Cami Yıktı, Bir Kısmını Bar ve Eğlence Yeri Yaptı”
- DünyaMANŞET
- 10 Mayıs 2022
Doğu Türkistan’a gittiğimizde orada bir Çinliye Doğu Türkistan dediğimizde neler olabilir?
Orada, Doğu Türkistan demeniz kendinizi terörist ilan etmeniz demektir. Çünkü Çin yönetimi ve Çinliler bizim millî kimliğimizi kabul etmiyorlar. Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar veya diğer Türk toplumlarını hiçbir zaman kabul etmediler. Türk kelimesinin kullanımı bile insanların toplama kamplarında yatmalarına sebep olmaktadır.
Camiler kapatılıyor otele çevriliyor, minareleri yıkılıyor, yazıları sökülüyor, mezarlıklar tahrip ediliyor, türbeler yıkılıyor. Bu yıkım ve yok etme ile ilgili topladığınız bilgiler neler?
Doğu Türkistan’da yaklaşık 30 bin civarında camimiz vardı. Bu 30 bin cami içinden 16 bin caminin yıkıldığını biliyoruz. Ben, yıkılan camilerin sayısının 20 bin üzerine çıktığı kanaatindeyim. Bu camilerin bir kısmı bizim kendi zengin iş adamlarımızın destekleriyle açılan camilerdir. Ve esasen %95’i Çin’in Doğu Türkistan’ın işgalinin öncesine ait ve bu camiler yarım asırlık, bir asırlık geçmişe sahip camiler. Çin, Doğu Türkistan’da yeni dinî bir çalışmaya zaten izin vermiyor.
Camilerin, türbelerin ve mezarlıkların ortadan kaldırılmasına rağmen Çin yabancı Doğu Türkistan’a götürdüğü heyetlere cami gezdiriyor, ama.
Şu an ortada Müslümanların günlük ibadetlerini yapabilecek bir cami yok. Sadece ihtiyaç camisi var. Açık gibi gözüküyor ancak ibadete açık değil. Sadece turistlere dışarıdan gelenlere açık. Çin özellikle, dışarıdan gelen heyetleri, göstermelik olarak hocaları gösteriyor, Kur’an okuyorlar. Bazı camileri kısıtlı zamanlarda kısıtlı bir biçimde kullandırıyor.
Bir kısım camileri de bara ve eğlence yerlerine çevirdiler. İçeriden cami manzarası da değişmemiş. İçinde mihraplar, seccadeler var. Ancak ayakkabılarla giriliyor, çıplak hâlde danslar ediliyor, müzikler dinleniyor, kahvehane olarak kullanılıyor, içkiler içiliyor. Bunların kanıtları, fotoğrafları, videoları var. Doğu Türkistan’da İslam tamamen askıya alınmış durumda. İnsanların evlerinde bile ibadet etmeleri yasak.
Evlerde de Çinli görevliler kalıyormuş diye duyduk.
Çin Komünist Partisi, Uygur ve Kazakların evlerine dönüşümlü olarak görevliler gönderiyor. Onlar günler bazen aylarca o ailenin evinde yaşıyor. Bazen bayan, bazen bayan ve erkek karışık oluyor. Sizinle birlikte aynı odada aynı yatakta aylarca kalabiliyorlar. Bu yüzden hiçbir şekilde insanlar korkudan dinini yaşayamıyorlar, ibadetini yapamıyorlar. Evde Kur’ân-ı Kerîm çıkması, seccade bulunması, duvarlarda Kâbe resimlerinin asılı olması, bir yerlerde Allah, Muhammed (a.s.) adının bulunması yasak. Müslüman’ın Müslüman olması için dinini öğrenmesi, dinin gerekliliklerini yerine getirmesi lazım. Bizim insanımız bir şekilde bedeller ödeyerek bu dini yaşatmış. Düğünlerde, cenaze törenlerinde, mezarlıklarda dini öğretmeye çalışırlardı. Şimdi bunların hiçbiri kalmadı. Tek bir hicaplı hanım göremezsiniz, tamamen yasak. Daha öncelerde insanlar cezalara direnirdi, şu anda hiçbiri yok. Şimdi şu an gidin sokakta “Esselamü aleyküm” deyin kimse size kimse “Aleyküm selam” demez.
Ne Demeleri Gerekiyor?
Korkudan Uygurca bile cevap veremezler aksine Çince “Ni Hav” diye cevap vermeye çalışırlar, dışardan gelen gazeteciler, Müslüman delegeler selam verdiklerinde “Aleyküm selam” demezler. Susup giderler.
Doğu Türkistan’dan işçilerin 16 yaşından sonra Çin’in başka eyaletlerine gönderildiği yolundaki haberler hakkında ne demek istersiniz?
Çin’in başlatmış olduğu kültürel demografik, nüfus kısıtlama çerçevesinde yapmış olduğu büyük bir operasyonun parçası olarak bunun genel amacı tamamen o bölgeyi, o insanları da Çinlileştirmek. Demografik yapıyı da değiştirmek için, genç kız erkek fark etmeden Uygurları köle işçi olarak çeşitli eyaletlere gönderiyorlar.
Pek çok büyük firma Çin’in, Doğu Türkistan’da köle olarak çalıştırıldığı yerlerdeki imal ettiği ürünü almama yönünde çalışmalar yapıyor. Ayrıyeten toplama kamplarındaki 8 milyon civarındaki insanın olduğunu düşünüyoruz. Çin’de daha önce iş çok ucuzdu, bütün dünya Çin’e gidiyordu. Büyük firmaların hepsinin Çin’de fabrikaları var. Ancak şu an Çin’de ekonomik olarak büyük bir sarsıntı var. Bununla beraber orada yaşam pahalılaştığı için eski ucuzluk yok. Dolayısıyla Doğu Türkistan’da Uygur’u, hapishanedeki ve toplama kampındaki milyonlarca insanı köle işçi olarak, Uygurca “haşar” denilen şekilde, yani her hangi bir ücret ödemeden çalıştırıyorlar. Yemekleri bile kendi ceplerinden yiyorlar. Böylece, halkı kendi topraklarından bezdirip ve onları Çin’e göndererek Doğu Türkistan’ı Çinlileştirmek istiyorlar.