CDU’dan Müslümanlara Hayal Kırıklığı Oluşturan 2 Hamle (II)
- YAZARLAR
- 26 Mayıs 2021
Geçtiğimiz haftalarda CDU/CSU Birlik Partileri Federal Meclis ortak fraksiyonu “Özgürlükçü Toplumu Korumak, Toplumsal Dayanışmayı Desteklemek ve ‘Politischer Islamismus’ ile Mücadele Etmek” başlıklı bir pozisyon metnini oy birliği ile kabul etti. Metnin ama mesajı şu şekilde özetlenebilir:
- Avrupa’da sadece şiddet kullanımına meyilli “İslamist”lere odaklandık. Bunların ideolojik zeminin oluşturan “masum görünümlü”, görünürde yasalara uyan, uyumlu görünen ama nitetleri kötü olan Müslüman yapılar dikkatten yoksun bir şekilde çalışmalarına devam ediyorlar.
- Bunların gözünde kadın-erkek eşitliği yok, kadınlar kamusal alana girmemeli, din özgürlüğü yok, nefret saçıyorlar ve din ve devlet ilişkilerini birbirinden ayırt etmiyorlar.
- Bunlar Almanya’yı peyder pey ele geçirmek isteyebilirler.
- Bunlar helal ve haram anlayışlarıyla bir hayat anlayışı oluşturarak inananların hayatlarını en ince detayına kadar yönetmek ve bu şekilde de devleti, kültürü, hukuku kendi boyundurukları altına almak istiyorlar.
Peki sonuç ne? Bunlarla mücadele etmek. Ama Nasıl?
- ‘Politischer Islamismus’a dair devlet birimlerinde ve üniversitelerde araştırmalar yapılsın
- Din devlet ilişkilerinin ayrı olması ilkesine bağlı kalarak imam eğitimine el atılsın (??)
- Camilerin maddi gelir ve giderleri daha fazla denetlensin….
Bütün bunlar ve daha fazlası dile getirilirken son aylarda çok genellemeci bir tabir olarak çok sayıda uzman tarafından eleştirilen “siyasal İslam/ismus” kavramı metinde tercih ediliyor. Yani kavram muğlak olduğundan aslında nerdeyse her Müslüman’ı hedef alabilecek bir kavramın “–ismus” eklisi kullanılıyor.
Peki bu metin nasıl değerlendirilmeli? Her şeyden önce kadınları kamusal alandan uzak tutmaya çalışanlar da, imam eğitiminde devletin noktasal destek yerine o alanda “daha fazla nüfuz” sahibi olma talepleri dile getirerek, okullarda İslam din dersindeki uygulamalarda cemaatleri saf dışı bırakarak veya bu bağlamda cemaatlerin anayasal haklarken kısıtlarken kendi etki alanını geniş tutarak din devlet ilişkilerindeki ayırımı ihlal edeni de, din özgürlüğünü tartışılır hâle getirenleri veya getirmek isteyenleri de kendi saflarında aramaları gerekecektir.
Ayrıca günlük hayatta helaller ve haramlara dikkat edilmesinin bir “devleti, kültürü, hukuku” ele geçirme aracı olarak gösterilmesi, sorunun merkezine radikal gruplardan ziyade günlük hayatlarında o veya bu şekilde buna dikkat eden milyonlarca Müslüman’ı koyuyor, onları potansiyel tehlike olarak yansıtıyor. Bu izlenim özellikle camiler hakkında yazılanlarla da destekleniyor, çünkü çözüm önerilerinin önemli bir kısmı onların hak ve faaliyet alanlarını kapsıyor. Halbuki biliniyor ki, özellikle büyük kuruluşlara bağlı olan camilere giden insanlar radikal kişi ve yapılardan uzak olurlar.
Peki bu pozisyon metni hedefini bu kadar şaşırarak ve Müslümanların genelini hedef alarak aslında kimin ekmeğine bal sürüyor? Cevap çok kolay: Asıl ilgilenilmesi gereken radikal grupların ve komplo teorileri bu metinle desteklenen ‘Müslümanlar devleti ele geçiriyor’ iddialarını yayan kişi ve akımların.
Son zamanlarda Müslümanların ve göç kökenlilerin yakınlık gösterdiği CDU’nun bu iki hamleyle bu kesimde ciddi hayal kırıklığı oluşturduğu kesin.