“Bosna Bir Mirastır, Emanettir”

Sayın Edin Salković, son dönemde Balkanlar’da siyasi gerilim tırmanıyor. Bu gelişmeleri anlamak için yakın tarihte yaşananlara hâkim olmak önemli. Bosna Hersek tarihi hakkında bilinmesi gerekenlerden bahseder misiniz?

Bosna Hersek tarihinin 10. yüzyıla kadar gittiğini ve Bizans İmparatoru Konstantinos’a ait “De Administrando İmperio” adlı eserde ilk defa Bosna’dan bahsedildiğini görüyoruz. Bosna Krallığı tarafından yönetilen ülke 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet ve ordusu tarafından fethedilmiştir. Bu fethin ardından Boşnaklar arasında İslamiyet yayılmış ve 30 bin Boşnak hiçbir zorlama olmadan İslam’ı kabul etmiştir. 19. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı hakimiyetinde olan Bosna, “93 Harbi” diye bilinen, 1877-1878 yılları arasındaki savaşın ardından Avusturya-Macaristan Krallığı’na bırakılmak zorunda kalmıştır. Bu da Bosna Hersek tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilir. 1878’deki Berlin Kongresi uyarınca Bosna, Avusturya-Macaristan hâkimiyetine girse de egemenlik hakkı Osmanlı’ya verilmiştir.

Sırplar I. Kosova Savaşı’ndaki yenilgilerinden sonra Osmanlı’nın egemenliğini kabul etmiş, savaş esnasında ölen Sırp prens Lazar’ı yücelterek, Sırp Ortodoks kilisesi tarafından Aziz ilan etmişlerdir. Efsaneye göre Lazar, savaş arefesinde Tanrı’yla görüşür ve kendisine iki seçenek sunulur. Birinci seçenek, Sırpların savaşı kazanması sonucunda Lazar yeryüzü hükümdarı olacaktır. İkinci seçenek ise, Sırpların savaşı kaybetmesinden sonra Lazar gökyüzü hükümdarlığına sahip olacaktır. Efsaneye göre Lazar, gökyüzü hükümdarlığını seçer ve savaşı kaybederek ölür. Sırp milliyetçiliğini kamçılamak için bu efsane hâlâ kullanılır. Ayrıca Türkleştirilmiş olanlardan intikam alma hırsı özellikle Sırpların dinine ve kültürüne yerleşmiş bir ant hâline gelmiştir.

Nitekim Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkılarak kısa süreli Sırp, Hırvat ve Sloven Devleti kurulmuştur. Bu esnada Sırplar Bosna’yı işgal etmiştir. İşgal sırasında toprak reformuyla Boşnak toprakları yüzde 90’dan yüzde 34’e düşürülür. Bu dönemde özerklik statüsüne sahip Bosna toprakları Sırbistan’a bağlanır. 1941-1945 yılları arasındaki II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Bosna’yı işgali ile Müslümanlar büyük bedeller ödemiştir. 104 bin kişi şehit edilerek Boşnak nüfusun yüzde 15’i yok edilmiştir.

Bu dönemin ardından gelen Tito yönetimi, Bosna’ya Cumhuriyet statüsü vermiştir. Bu statü o dönem Müslümanlara her ne kadar rahat bir nefes aldırmış olsa da, Tito’nun yeni Yugoslavya için “dinsizleştirme ve kimliksizleştirme” politikası yine özellikle Müslüman Boşnaklara 1946-1949 yılları arasında büyük bedeller ödetmiştir. 1989 yılında Varşova Paktı’nın yıkılmasıyla birlikte Yugoslavya’ya da ihtiyaç kalmadığı için yıkılmıştır. Bu gelişmenin ardından 1992 yılında Bosna Hersek Cumhuriyeti, Bosnalı Sırpların çoğunun referandumu boykot etmesine rağmen bağımsızlık ile sonuçlanmış ve Birleşmiş Milletler (BM) de dahil olmak üzere diğer batılı ülkelerce de tanınmıştır.

Bu olayların ardından Srebrenitsa katliamına götüren süreçten bahseder misiniz? 

Yugoslavya’nın parçalanmasını fırsat bilen Bosnalı Hırvat ve Sırplar, Bosna Hersek topraklarını kendi aralarında paylaşmak için Boşnakları da içine alan cumhuriyet kurduklarını açıkladılar. Hırvatlar, 18 Kasım 1991’de Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti’ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992’de Sırp Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Böylece kendi bölgelerinde yaşayan Müslümanları bölgeyi terk etmeye zorladılar. Savaşın ilk aylarında askeri olmayan doğudaki pek çok Boşnak şehri, Sırpların saldırıları sonucu düştü.

1993’te Birleşmiş Milletler Srebrenitsa da dahil olmak üzere 7 güvenli bölge belirledi. Bu bölgeler BM korumasında idi. Srebrenitsa güvenli bölge olduğu için Boşnaklar şehre girerken kendilerini korumak üzere yanlarında bulundurdukları silahları orada bulunan Hollandalı askerlere teslim etmişlerdi. Sırplar bunu fırsat bilerek 40 bin askerle büyük bir taarruz başlattı. Sırpların şehre yaklaşması üzerine, Boşnaklar, Hollandalı askerlerden kendilerini savunmalarını istediler. Fakat Boşnaklar o gün hem yalnız hem de silahsız bırakılarak büyük bir katliama maruz kalmıştır.

1994-1995 yılları arasında Bosna’da tam bir kurtuluş mücadelesi verildi diyebiliriz. Savaş tamamıyla Boşnak Müslümanları yok etmek üzerine tasarlanmıştı. Boşnak Müslümanlar ülkenin 7-8 yerinde kökten yok edilmeye çalışılırken, yaklaşık 200 bin şehit verildi. Klasik bir savaş olmadı, güçlü askeri teçhizatı olan Sırplar silahsız insanlara saldırdı. Evleri yaktılar, yıktılar. Mabetleri de yakıp yıktılar. Köprüleri bile yıkan Sırplar, mezarlıklardan dahi intikam almaya kalkıştılar.

Bosna’da silahlı ordular silahsız bir halkı katlettiler. Dünya ise televizyondan katliamı ve soykırımı izledi. 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Antlaşması ile sonlandırılan savaşın ardından ülke Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki birime ve bir küçük özerk bölgeye bölünmüştür. Ülkede siyasi ve idari mânâda karmaşık bir yapı oluşturulmuştur.

edin salkovic
IGMG Balkanlar Bölge Başkanı Edin Salković
@camiahaber

Pekii, son dönemde Bosna Hersek’te neler yaşanıyor? Başta Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik olmak üzere bazı Sırp siyasetçilerin ayrıştırıcı politikası ne anlama geliyor?

Bosna Hersek tarihine baktıktan sonra günümüzde yaşanan gelişmeleri anlamak aslına bakarsanız daha kolay. Avrupa’da esen sağcı rüzgarla birlikte Sırpların “Büyük Sırbistan” kurma hayalleri tekrardan depreşmiş vaziyette. Bundan dolayı Bosna’yı parçalamak istiyorlar. Bu girişime öncülük eden kişi ise Milorad Dodik isimli şahıstır. Dodik ve onun zihniyetinde olan siyasiler Silahlı Kuvvetler, vergi idaresi ve adli sistem gibi ortak kurumların yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesini istiyorlar. Amaçları ise Bosna Hersek’teki resmî kurumları devre dışı bırakmaktır. Sırplar bu adımları kendi meclislerinde onaylattılar. Eyalet hükûmetlerine de 6 ay vakit verdiler. Bu minvalde Bosna Hersek Devleti’ni ve kurumlarını yıkmak adına ciddi bir adım atıldı. Bu adımlar 26 yıl önceki süreci hatırlatmaktadır.

“AMAÇ BALKANLARDAKİ MÜSLÜMANLARI YOK ETMEK”

Sizce siyasi gerilim askeri gerilime dönüşür mü? Uluslararası düzeyde destek görüyor musunuz?

Genel mânâda baktığımızda Sırp Entitesi’ne ve özellikle de bahsi geçen siyasilere karşı bir tepki var. Buna örnek verecek olursak, Amerika ve İngiltere ciddi bir şekilde Bosna’ya ilgisini ve desteğini gösteriyor. Bu bağlamda Amerika’nın Milorad Dodik başta olmak üzere 50 kişiye uyguladığı yaptırım elbette bu şahıslar üzerinde bir baskı oluşturuyor. Almanya Dışişleri Bakanı da somut bir adım atarak, Sırp liderin adımlarını kınadı. Tabii, bu türden gelişmeler bizleri memnun ediyor. Yalnız bunlar askerî bir gerilimi engelleme noktasında yeterli mi sorusu karşımıza çıkıyor. Avrupa Birliği ise sessizliğini hâlen koruyor.

“BOSNA BİR DAVADIR”

Son olarak neleri aktarmak istersiniz?

Bosna’yı korumak, toprakları için mücadele etmek, Balkanlar’da Müslüman varlığı için mücadele etmek anlamına gelmektedir. Avrupa ve Balkanlardaki aşırı sağcı gruplar ülkedeki Müslüman varlığından rahatsız. Rahmetli Aliya İzzetbegovic gibi önden gidenler bunun farkına vararak, Genç Müslümanlar Teşkilatını kurmuş, bu güruha karşı büyük mücadeleler sürdürmüşlerdir. Nitekim Aliya İzzetbegovic “Bosna bir davadır.” diyerek, Bosna olarak adlandırdığımız toprakların bir toprak parçasından ibaret olmadığını, bir fikri, bir davayı temsil ettiğini ortaya koymuştur.

Savaş Balkanlar’da kimseye hayır getirmemiştir, getirmeyecektir. Bildiğim ve tanıdığım için de söylüyorum Sırplar “Büyük Sırbistan” hayallerinden asla vazgeçmeyeceklerdir. Bunu dinî bir vecibe olarak görüyorlar ve hayallerine ulaşmak için de Avrupa’dan güç aramaya çalışıyorlar. Eminim ki, Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler her daim Bosna halkının yanında. Bosna’ya karşı ilgilerinin ve desteklerinin her daim devam edeceğini biliyorum.

 

IGMG Gençlik Teşkilatlarının 6 Ocak 2022 tarihinde çevrim içi gerçekleşen “Bosna Hersek Buluşmaları” programından hareketle Fatma Yılkın tarafından hazırlanmıştır.