“Bizler İçin Almanya, Artık İkinci Bir Vatan Hükmündedir”
- ALMANYAMANŞETTOPLUM
- 29 Ekim 2021
Almanya’ya çalışmak üzere ilk gelenlerden biri de sizsiniz. Almanya’ya geliş hikâyenizi ne zorluklar veya kolaylıklar yaşadığınızı anlatır mısınız?
Bismillahirrahmanirrahim. Adım Abdulmecit Irmak, 1947 Ardahan doğumluyum. Evliyim ve üç evlada sahibim. Yirmi dört yaşında genç ve delikanlı iken Almanya’ya geldim ve AG-Weser’e (gemi tersanesi) kaynakçı olarak iş başı yaptım. Almanya’ya ilk geldiğimiz zaman bizleri tek odalı konaklama yerlerine yerleştiriyorlardı. Benden önce gelen arkadaşlar vardı. Şu anda ise emekliyim. 60 yıl… Dile kolay… Bir ömür demek. Ayrılık demek, hasret demek, gurbet demek. Umutlarını, hayallerini, sevdalarını valize koyarak yad ellere göç eden insanların hikâyesi demek. Her insanın ömründe bir göç vardır muhakkak. Avrupa’ya işçi göçü çok ağır, çok farklı bir göçtür. İnsanın bir yanının eksik bir yanının yaralı olduğu hüzün, sancı, vuslat, gözyaşı dolu çileli bir hayattan ibarettir.
“Almanya, artık bir yabancı ülke olmaktan öte, ikinci bir vatan hükmündedir”
İş şartlarınız nasıldı?
Almanya, bahsi geçen göç olgusu ve süreci dâhilinde ülkeye gelen tüm yabancıları asla kalıcı olarak görmemiş, işçilerin bir gün mutlaka ülkelerine dönecekleri düşüncesiyle anlaşmaları imzalamıştır. Diğer bir ifade ile Almanya’nın bakış açısına göre gelen herkes “Gastarbeiter” yani “misafir işçidir” ve kısa zamanda ülkeyi imar ettikten sonra ülkelerini terk edeceklerdir. Diğer taraftan Almanya’ya gelen Türk işçiler başlangıçta birkaç sene Almanya’da kalıp, o süre içinde çalışıp biriktirdikleri parayla memleketlerinde iş kurmak veya ev, araba almak istiyorlardı. Yani, aslında Almanya’da uzun süre kalmak veya yerleşmek gibi bir düşünce bizde de yoktu. Fakat, işin ilginç tarafı ne Almanya’nın düşündüğü gerçekleşti ne de gelen işçilerin düşünceleri. 1960’lardan bu yana Avrupa’ya dolayısı ile Almanya’ya yaşanan göç, geçicilikten kalıcılığa dönüşmüştür. Bu doğrultuda Almanya’da Türkler arasında vatandan uzakta beşinci neslin oluştuğuna şahit olmaktayız. “Almanya Türkleri” için Almanya, artık bir yabancı ülke olmaktan öte, ikinci bir vatan hükmündedir.
Toplumla ilişkileriniz nasıldı? Bulunduğunuz yere kolay alışabildiniz mi?
Bu 60 yılın 50 yılını ben de iliklerime dek yaşadım. Ancak, bir türlü alışamadık, bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş misali. Sosyal, siyasal ve kültürel yapısını bilmediği bir ülkeye göç etmiş olan birinci neslin önemli toplumsal sorunlar yaşamış olmasına karşılık, 2. ve 3. nesil Almanya’da eğitim aldı ve Alman toplumuyla daha yakın ilişkiler kurarak toplumsal yaşama daha iyi uyum sağladı.
Türkiye’ye kesin dönüş yaptınız mı?
Emekli olduk ve senenin büyük bir bölümünü vatanımızda geçirmekteyiz…
“Anadolu’dan Göçüp Avrupa’yı Yurt Edindik”
Ömrünün çoğunu burada geçirmiş biri olarak neler söylersiniz? Almanya size ne gibi imkânlar sundu?
Bakınız biz Türkler Orta Asya’dan göç ederek Anadolu’yu yurt edinmiş bir milletiz. 60 yıl önce de Anadolu’dan da göç ederek Avrupa’yı yurt edinmeye başlamışız. O dönemlerde Avrupalıların Türklere ve İslam’a bakış açıları çok farklıydı. Bu işçi göçü hem bu algıları yıktı hem de İslam’ın yayılmasına etki etti. Bir anlamda “tebliğ” görevi yaptı. Mescitler, camiler yapıldı ve teşkilatlar kuruldu. Birçok Avrupalının İslam’la yakından tanıştığına şahitlik ettik. Bugün Avrupa coğrafyasında önemli bir nüfusumuz var, küçümsenmeyecek bir etkimiz var.
Geleceğimiz olan gençliğimizin bugünü ve yarınını nasıl görüyorsunuz?
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de istikbalimiz Müslüman gençliğimiz üzerinde şekillenecektir. Bizler üreten bir milletiz. Tarih boyunca gittiğimiz her yerde üreten ve katkı sunan bir toplum olmuşuz. Bugün Avrupa’nın ekonomisinde, siyasetinde, edebiyatında, kültür ve sanatında basın ve medyasında önemli bir payımız var, katkılarımız var. Bunlar çoğalarak artıyor, artmalı ve gençliğimizin sesi Avrupa topraklarında daha gür olmalıdır.