Bırakın Siyaset Ayaklarını; Dönün Gerçek Siyasete
- YAZARLAR
- 16 Şubat 2023
Her şeyden önce, Kahramanmaraş merkezli elim depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa ve yakınlarını kaybedenlere sabırlar niyaz ediyorum.
Bu girişten sonra sözü siyasete getirmek istiyorum. Siyaset, sevdiğim kadar nefret ettiğim bir meslektir. Siyaset kavramını, siyaset yapmaktan daha çok severim. Nefretim, siyaset ayakçılarının siyasetine karşıdır. Bırakın siyaset ayaklarını, dönün gerçek siyasete dememin sebebi de budur.
Siyaset bir sanattır. Onun için de siyaset deyince aklıma hep büyük üstad Fârâbî’nin El-Medinetu’l Fâdıla’sı gelir. Şimdikiler bu kelimeyi “Erdemli Şehir” diye tercüme etseler de bu Medinetu’l Fâdıla çok daha derin manalar içerir.
Fârâbî, bir siyasetçinin daha başka özelliklerini de sayar da bugün herhâlde günümüz siyasetçilerinin en fazla ihtiyaç duydukları özellik “Dünyevî endişelerde gözü olmama, adaletli olma ve kötülük yapmaktan çekinme, işinde arzulu olma” özelliğidir diye düşünüyorum. Üstelik “Doğruluğu sevmesi ve yalancılıktan uzak durması” gibi özellikler bugünün siyasetçisinin aklına hakikaten geliyor mu diye merak ediyorum.
Burada, bir genellemeden, şu partinin siyasetçileri iyi, şu partinin siyasetçileri kötü gibi bir yaklaşımdan bahsetmiyorum. Benim desteklediğim bir partide de nefret ettiğim siyaset insanları var, karşı çıktığım partide de desteklemek istediğim siyasetçiler var. Benim eleştirim nokta nokta bir genellemeden ziyade genel bir siyaset anlayışına.
Siyaset bir sanattır demiştim. Evet siyaset bir sanattır ve siyaset sanatı asla, söz söyleme, laf ebeliği yapma, şirinlik gösterme sanatı değildir. Halkın ihtiyaçlarını karşılayabilecek mahareti sanatın hassasiyetlerine uygun bir biçimde icra edebilmektir. Siyaset göz boyama sanatı hiç değildir.
Şu son deprem hepimize, siyaset ayaklarının, siyaset oyunlarının en acı tecrübesini yaşattı. Binlerce can kaybımızla deprem önümüzde ayrıca milyonlarca mağdur bırakırken kimi siyasetçilerin bundan bol bol oy devşirme çabasına şahit olduk.
İşte belki de bu yüzden üstad Fârâbî Medinetu’l Fâdıla’nın karşısına bir de “Medinetu’l Câhiliyye” koyar. Nasıl ki İslam öncesindeki cahiliyye toplumunun özelliği “bilmemek” değil, yanlışta ısrar ise, Fârâbî bu cahiliyye şehirlerinin sayısının çok çok olduğunu söyler.
Demek ki, kurtuluşun yolu fâdıla siyasetidir, câhiliyye siyaseti değil. Onun için gerçek siyasete dönün dedik!