Babalık Sanatı

Babalık Sanatı

Tarihi süreç içinde babaların aile içi görevleri de değişmiştir. Orta Çağ’da kadının değersizleştirilmesi ve yetkin konumda tutulmaması babaya yükün düşmesine sebep oluyor. Evin temizliği çocukların bakımı gibi perde arkası işleri annelerin yaptığı, çocukların eğitim ve dış görevlerini toplumla ilişkilendiren de babadır. Tüm iyiliklerin babadan ve tüm eksiklerin anneden bilindiği bir çağ.

Aydınlanma dönemiyle beraber kadınlar biraz daha yetkin hâle gelmiştir. O dönemde asaletini soydan alan kadınların yanı sıra beceri kursu almış becerikli kadınların da itibar görüp söz sahibi olmaları artık kızlarını bizzat kendilerinin eğitmelerine vesile olur. Böylelikle baba artık geri plana düşmeye başlamıştır. Özellikle çocukların ilk temel eğitiminden elini eteğini çekmiş bir baba görüyoruz.1900’lere gelindiğinde baba artık çocuk için sadece bir cinsel model hâline gelmiştir. Büyük fabrikaların kurulup sanayi döneminin başlamasıyla beraber kırsaldan kente göç yeni bir aile modelini ortaya çıkarmıştır. Artık anne, baba tarafından kabul görür. Daha önce bildiğimiz ataerkil yerine annelerin de çocuklarla beraber iş gördüğü bir yapı oluşur. 2000’li yıllara geldiğimizde baba tehlikeli bir dönüş yapar. İş yükünü anneyle paylaşıp para ve kariyerine ağırlık vererek dışarı yönelir. Böylelikle çocukları tamamen anneye devrederek birtakım fonksiyonlarından vaz geçmiştir.

Günümüzde babanın aile içi etkisini azaltan faktörleri üçe ayırabiliriz. İlk faktör anneyle çatışması. Cinsiyet çatışması. Kadınların dominant olmaları. Kendi alanlarını korurken, eşlerinin alanlarına girmeleri. İkinci çatışma alanı çocuklar. Çocuklara laf söyletmezler, sadece kendilerini çocuklarının üzerinde hak sahibi görürler. Üçüncü faktör kadının gücünün yetmediği yerde eşlerine çocuklar konusunda yardım etmez. Zaten hep anne yapıyordu der onu kendi alanı görmezler.

AİLENİN FONKSİYONEL YAPISI

Fonksiyonlar üç temel unsurdan oluşur. İlki biyolojik fonksiyon, bizden sonraki nesle yatırım yapmaktır. “Adımız devam etsin”, “memleketteki yerimizi bizden sonraki nesillerimize kalsın ve soyumuz devam etsin” olmazsa olmazlarımızdır. Biyolojik işlevden sonra duygusal işlev gelir. Duygusal işlev ise doyumdur. Bunu birey tek başına yapamaz aileler bir araya geldiğinde bu duygu tatmini gerçekleşir. Son olarak sosyalleşme ve kimlik kazanma işlevi. Bu işlevde 3 T formülü çok önemlidir. Baba çocuğun önce becerisini tespit etmeli ve destekleyip takviye etmeli. Sonuncusu ise süreci takipte olup eksiklerini tamamlamalı.

BABA ÇOCUK İLİŞKİSİNDE BABANIN GÖREVLERİ

Babanın görevleri başında değer yükleme vardır. Bunlar kısaca şöyle, yalan söylememe, yardımseverlik, cömertlik, söz verdiğinde sözünden dönmeme, temel din eğitimi verme gibi. Baba bu ayak izlerini evladının görebileceği şekilde bırakmalı. Eğer baba bunu ihmal ederse başkaları gelir istemediği değeri çocuğa yükler. Baba kafa eylemine dikkat etmeli. Burada çocuğu dinlemesi ona bakması ve onunla konuşması çocuklar için çok önemlidir. Eğer çocuğu dinlemez sözlerle aşağılarsa çocuk babayı dışlar.

Örneğin, eğer çocuğumuz argo kelime konuşuyorsa onu kabul edeceğiz ama ısrarla  alternatif kelime kullanmasını söyleyeceğiz. Eğer tepki verilmezse yaptığı bu davranışa devam eder. Israrla devam ederse aldığı kaynağı keseceğiz. Baktık hala devam ediyor amca, teyze, dayı gibi akrabaların da tepki koymasını sağlayacağız. Ne kadar çevre olumsuzlarsa o kadar geri duracak bu yanlıştan.

ÇOCUK EĞİTİMİNDE BABALARIN DİKKAT EDECEĞİ BEŞ TEMEL DEĞER

Sevgi: Sevgi yolun başı ilgi ise diğer ucu. Baba her evladını sever ama ilgi ile taçlandırmazsa sevgi yarım kalır. Kız evlatlarına daha ilgili yaklaştıklarından kız evlatlarının babalarına karşı bağı daha kuvvetli oluyor. Çocukluk dönemlerinde somut sevgi dili ile yaklaşırken, ergenlik döneminde ise ilgilendiğimizi hissettirerek sevgimizi göstermeliyiz.

Hoşgörü ve tolerans: Evlatlarımızın hatalarını hoş görmek onların hatalarını desteklemek değil, tolere ve kabul ederek bu hatayı ilgi ile düzeltme yoluna gitmek.

Sabır: Sabır ile tahammül karıştırılmamalı. Tahammülün bir adı hamallıktır. Olanla yetinme pasifliğidir. Sabır ise mücadeledir. Mücadelede bazen durmak gerekir ama her an müdahale etmeye de hazırdır.

İnanmak: Çocuklarımızın öz güven eksikliğinde, motivasyonlarının düşük olmasında, benlik duygularının zayıf olmasının arkasında onlara inanmayan aileleri var. Hâlbuki çocuğu teşvik etmek onurlandırmak motive etmek gerekir.

Otorite: Otorite baskı anlamına gelmemeli. Otorite disiplin ve düzen demektir. Eğer çocuk hatasında ısrarlı davranırsa karşılığını hissetmeli. Kural her zaman kural kalmalı.

 “ASLAN BABAM’’

Anne çocuğu dünyaya getirdiği için göbek bağından gelen bir bağ vardır çocukla arasında bu yüzden bir sevgi bağı vardır. Baba ile durum aynı değil, çocukla baba birbirlerini zamanla tanırlar. Baba çocuğu dış dünya ile tanıştırdığından onu taşıyıp sokağa ve parka götürdüğünden baba çocuğun gözünde güçlüdür. İlk beş yaşına kadar baba her şeyi bilen ve her şeyden güçlüdür. Çocuk 10 yaşına geldiğinde baba artık her şeyi de bilmiyordur. Yaşı 14-15 geldiğinde ergenlikle beraber bende babam kadar biliyorum der. 20 yaşına geldiğinde ise bu zamanın bilgini benim der. Eric Ericson’un insanı tarif ederken en üretken zaman dediği 40-60 yaş arası, insan tekrar başa döner evet babam da her şeyi biliyormuş der. Eğer baba çocuğun 20-40 yaşları arasında kendini kötü alışkanlıklarıyla yıpratmazsa yaşlılık çağına geldiğinde yine çocuğun gözünde güçlü baba olarak kalacaktır. Aksi taktirde çocuğun aklında acınası baba olarak kalır. Ki o baba da gerçekten acınacak baba olur.

ÇOCUKLAR NASIL BİR BABA İSTER?

Çocuklar her zaman yanı başında bir baba ister. Babalarda da bir yanlış ön yargı var sanki çocuk ergenliğe kadar anneye ait. Özellikle iki yaşından itibaren çocuk dış dünyaya açılmıştır ister ki hep babaları ilgilensin dışarı götürsün. Çocuk arkasında motor olacak onları itecek baba ister. Ergenler yanı başında baba ister çocuk ergenliğin son dönemlerinde ise önünde baba ister ona yön ve güven veren. Bu manada anne biyolojik güven, baba ise toplumsal ve fiziksel güveni temsil eder.

DİN EĞİTİMİ

Babanın dinden bağımsız olduğu düşünülemez huzur veren bir dinimiz olduğu için her yere girmesi lazım. İslam dini baskı yapmaz. Mübah der ister yaparsın ister yapmazsın der. Müstehap der yaparsan iyi olur, yapmazsan bir şey olmaz der. Çocuklarımızın eğitimine mübahlardan başlamalı. Sonra müstehaplara geçmeli. Baba önce namaz gibi ritüel ibadetlerle başlamalı. Çünkü ritüellerde taklit esastır. Müslümanın önemli vazifelerine hasta ziyareti gibi cenazeye gitme gibi selam verme gibi sosyal ibadetlere dahil ederek dini eğitimini verebiliriz.

“EN SON BABALAR DUYAR’’

En son babalar duymamalı. Baba kolektif aklın temsilcisidir. Misal, gemide kaptan vardır fakat dümeni dümenci kullanır. Kaptan sadece seyri belirler. Kaptan ile dümenci aynı paralellikte olması lazım ki hedefe varılsın. Baba ile annenin uyumu da böyle olmalı. Baba duyması gerekeni duymalı, duymaması gerekeni de duymalı ama duymamış gibi yapmalı. Duruma göre de duyduğunu belli etmeli.

SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR?

Baba sorunu aşması için çok önemli olan üçlü aşamayı geçmesi gerekir.1.Çocuk ne her ne kadar bizlerin genlerini taşısa da Rabbimiz onu bir fıtrat üzere yaratır. Batılı John Luke “çocuk doğduğunda boş çerçeveye benzer 0 kilometredir ve karakteristik yapısını ve beceri yetisini ailesi ve akranlarından almıştır.” der. İslam’da ise 0 doğmaz fıtratla doğar. Fıtrat birtakım yetilerdir, ahlak da bu yetilerin bir parçasıdır ve çocuk bu yetilerle doğar. Baba çocuğun hangi fıtrat üzere yaratıldığını tanıyacak ona göre hareket edecek. Fıtratını bilmek çözümün yarısıdır.2. Fıtrata uygun teşvikler yapılacak.3. Davranışsal hatalar hoş görülecek, affedilecek, hatası beraber düzeltilecek.

*Babalık Sanatı kitabının yazarı Muzaffer İnanç’ın Camia TV’de katıldığı Biz Bir Aileyiz programından yazıya geçirilmiştir.