Almanya’da Yeni Koalisyon Anlaşması Ve Müslümanlar
- YAZARLAR
- 1 Aralık 2021
Almanya’da Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Liberaller (FDP)’den oluşan koalisyon müzakereleri tamamlandı, tarafların mutabık kaldıkları koalisyon anlaşması yayınlandı. Peki anlaşma Müslümanlar için ne içeriyor?
Öncelikle bir hususun altını çizelim: Koalisyon anlaşmasını “Müslümanlara ne vaat ediyor” diye seçici bir şekilde okumak genel bir değerlendirme için çok verimli değil. Zira bu tür anlaşmalarda geçen her madde Müslümanları da ilgilendirir. Koalisyonun; ekonomi, sağlık, eğitim, dijitalleşme, çevrecilik, dış siyaset, güvenlik, alanında atacağı adımlar Almanya’da yaşayan herkesi aynı şekilde ilgilendirir.
Bununla birlikte koalisyon anlaşmalarının Müslümanları hususen ilgilendiren konularına da bakmakta fayda var. Çünkü böylelikle hükûmetin Müslümanlara yaklaşımını, onların sıkıntı ve beklentilerini ne kadar öncelediklerine dair ciddi ipucları elde edilebilir.
Koalisyon anlaşmasına bakıldığında yeni hükûmetin Müslümanların beklentilerini dikkate aldığını söyleyebiliriz. Mutabakat metninde Müslüman gençlere yönelik çalışmaların destekleneceği, Müslüman dinî cemaatlerin cemaat statüsünün tanınması, İslam düşmanlığı ile mücadele konuları ele alınıyor. Mukayese edecek olursak: Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ve SPD’den oluşan bir önceki koalisyonun anlaşmasına bakıldığında bu konulara ya değinilmiyordu veya İslam, Müslümanlar veya camiler konu edildiğinde (8 yerde konu ediliyor), çoğunlukla (6 kez) radikallik, terör, İslamcılıkla mücadele ekseninde ele alınıyordu.
Bir önceki koalisyon anlaşmasını şimdiki ile mukayese ettiğimizde SPD-Yeşiller-FDP koalisyon anlaşmasında en azından sözde bir ilerlemeden bahsedebiliriz. Fakat yeni anlaşmada Müslümanları ilgilendiren maddelere dikkatli baktığımızda nerdeyse her biri ayrı ayrı soru işaretleri oluşturuyor. Mesela İslam düşmanlığı ile mücadele edileceği zikredilmiş, fakat bunun nasıl yapılacağına dair en küçük fikir sunulmamış. Diğer ırkçılıklarla mücadelelerin zikredildiği yerlerde ise somut fikirlerin olduğu görülüyor metinde.
Benzer bir durum yılan hikâyesine dönmüş olan “Müslüman cemaatler gerçekten cemaat mi, yoksa değil mi” konusunun işlendiği maddede önümüze çıkıyor. Anlaşmanın bu kısmında geçen “Hukuki statülerine ekleme yapılabilir” ilavesinin ne anlama gelebileceği tamamen muamma, hatta yeni tartışmalara gebe gibi duruyor. Böyle bir yaklaşım bitmek bilmeyen bu hikâyeyi devam mı ettirir, yoksa mutlu ve adil bir sona mı ulaştırır belli değil. Her ne kadar dinî cemaatlerin, dinî cemaat olarak devlet tarafından tanınması eyaletlerin yetki alanında olsa da, federal hükûmetin bu konuya vereceği ivmenin yer yer etkileri olabilir.
Benzer soru işaretleri imam eğitiminin işlendiği yerde de oluşuyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Hülasa edecek olursak, yeni hükûmet bir önceki hükûmete nazaran Müslümanlara karşı “ön yargılardan daha az etkilenerek yaklaşacak” izlenimi veriyor. Fakat bu yaklaşım sözde mi kalacak, uygulamada nasıl bir tablo çıkacak? Bunu zaman gösterecek.