“Almanya Müslüman Karşıtı Nefreti Ciddiye Almalı”
- ALMANYAGündemMANŞET
- 22 Mart 2022
Almanya’nın başkentinde faaliyetlerini sürdüren Berlin İslam Federasyonu tarafından düzenlenen panelde konuşan Federasyon Başkanı Murat Gül, Almanya’daki Müslümanların İslam düşmanlığının sonuçlarını hissettiklerini söyledi. Gül, Müslümanlara ve Müslümanlara ait müesseselere yapılan saldırıların sayılarının sürekli arttığını vurguladı ve “Bizim korkularımız ciddiye alınmalı.” ifadesini kullandı.
Kreuzberg semtindeki Mevlana Camisinde “Sevgi nefretten daha güçlüdür” başlığıyla düzenlenen panele Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, Berlin Eyalet Meclisi milletvekilleri Susanna Khalefeld ve Orkan Özdemir, öğretmen Fereshta Ludin, papaz Andreas Gotze, haham Nils Jacob Ederberg ve Ali Özgür Özdil katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan Berlin İslam Federasyonu Başkanı Murat Gül, toplumda Müslüman düşmanlığı, İslam düşmanlığı veya İslomofobi kavramlarıyla İslam inancına sahip insanlara yönelik ayrımcılığın ve ırkçılığın ifade edilmeye çalışıldığını söyledi.
Korkularımız Ciddiye Alınmalı
Gül, Müslüman karşıtı ırkçılığın çeşitli şekillerde ortaya çıktığına işaret ederek, “Maalesef Almanya’daki Müslümanların İslam düşmanlığının sonuçlarını hissettiklerini söylemek durumdayım. Bunlar, internet üzerinden kışkırtıcılık, tehdit mektupları, sokakta yapılan saldırılar veya camilere yönelik saldılar şeklinde kendisini gösteriyor.” dedi. Bu saldırıların sayılarının sürekli arttığını vurgulayan Gül, “Bizim korkularımız ciddiye alınmalı.” ifadesini kullandı.
Müslümanların sadece şikayetçi değil, durumu değiştiren tarafta yer alması gerektiğini vurgulayan Gül, Müslümanların toplumda yaptıklarıyla ve yaşantılarıyla kendilerini göstermeleri gerektiğini kaydetti.
Ali Özgür Özdil de Almanya’da insanların isminden, kökeninden, ten renginden veya dininden dolayı günlük hayatta, kurumsal olarak çeşitli devlet dairlerinde, sağlık alanında ve iş hayatında ayrımcılığa uğradığını belirtti.
Bazı insanların ırkçılığı her gün hissettiğini, bazılarının ise hiç hissetmediğini dile getiren Özdil, oğlunun bir öğretmeninin sınıfta “Ben Müslümanları sevmiyorum.” şeklinde bir ifade kullandığını aktardı.
Özdil, bunu öğretmenlerle yaptığı toplantıda, meslektaşlarının böyle bir ifade kullanmasının hangi hukuki sonuçlar doğuracağını sorarak gündeme taşıdığını belirterek, şöyle devam etti:
Düşmanlıkta Çifte Standart
“Hepsi hiçbir sonuç getirmeyeceği konusunda hemfikirdi. ‘Meslektaşınız Yahudileri sevmiyorum şeklinde bir ifade kullansaydı bunun hukuki sonuçları olur muydu?’ sorusuna ise öğretmenlerin hepsi ‘evet’ diyerek mutabık kaldı. Şimdi bana bunun farkını anlatın. Bu, bir gruba yönelik bir ayrımcılık değil mi? ‘Yahudileri sevmiyorum’ dediğimizde bu antisemitizm oluyor. ‘Siyahileri sevmiyoruz’ dediğimizde ırkçılık oluyor. Müslümanları sevmediğimizi söylediğimizde ise ifade özgürlüğü oluyor. Sorun burada. Hepsi insan düşmanlığının farklı çeşitleri olmasına rağmen çifte standart uygulanıyor.”
Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Orkun Özdemir de siyasi faaliyetlerde göçmenlerin lehinde yasalar çıkartırken sadece aşırı sağcı partilerin değil ilgili yasaya karşı olmayacağını düşündüğü partilerin de çekincelerini ortaya koyarak karşı çıktığını anlattı.
Yeşiller Milletvekili Susanna Khalefeld ise siyasi açıdan baktığında dini cemaatlerin ırkçılıkla mücadelede her zaman müttefik olmadığını belirterek, “Bu siyasi çalışmayı zorlaştırıyor. Ben daha fazla net olmalarını beklerdim. Herkes kendi evinin önünü süpürmesi gerektiği için şimdi Hristiyan kiliseleri için söylüyorum, ırkçılık konusunda daha sesli ve net kendilerini ifade etmeleri gerekiyor.” dedi.
Khalefeld, ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadele edilmesi için toplumda çeşitli yapılar oluşturulmasını istedi.
Çoğu genç yaklaşık 200 kişinin izlediği panelde Fereshta Ludin de başörtülü öğretmen olarak meslek hayatında yaşadığı zorlukları anlattı. (c/aa)