Allah’a Saygıda Kusur Etmeyen: Muttaki Kul
- HAYATSürmanşet 2
- 14 Ocak 2022
İyilik ve kötülük kodları her doğan insanda vardır. Hangi taraf ile beslenirse o taraf güçlenerek ağırlık kazanır. İnsanı yaratan Allah, insandaki bu özelliği “Biz insanı en güzel şekilde yarattık, sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.” ayetiyle vurgulamaktadır.[1]
İnsandaki bu çift özellikten dolayı, Allah Teâlâ hayat rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm’in ilk suresi olan Fatiha suresinde, kendisinden bizi doğru yola yöneltmesini istememizi öğütler.[2] Hemen arkasından gelen sure de Kur’ân-ı Kerîm’in muttakiler için hidayet rehberi olduğunu belirtir.[3] Ayette geçen muttaki kelimesi, Allah korkusuyla kendini günahlardan uzak tutarak Allah’ın azabından korunan ve böylelikle Allah’tan gereğince sakınan, O’na saygıda kusur etmeyen kimse olarak tanımlanmaktadır. Muttaki kul, Allah’ın rahmet nazarının üzerinden çekilmesinden korkar, O’nun rızasını, yakınlığını, dostluğunu, yardımını ve sevgisini kaybetmekten korkar. Allah rızasını umarak, hayata iyilik mayası çalar. Allah’ın kerih gördüğü, yasakladığı söz, tavır ve hareketten kaçınır. Kul, Allah’tan hakkıyla korkarsa hayatına İslam’a göre bir yön verir ve bütün dünya ve ahiret korkularından emin olur. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Üç şey vardır ki münciyattandır, insanı kurtarır: Gizli ve açıkta Allah’tan haşyet duymak, yani korkmak, rıza ve gazap hâlinde adaleti sağlamak, fakirlik ve zenginlik anında iktisatlı olmak. Şu üç şey de mühlikattandır, helak edici şeylerdendir: Kendisine tabi olunan heva, cimrilik ve kişinin kendisini beğenmesi.”[4]
Allah’tan korkmak demek hayatının tam da merkezine Allah’ın rızasını yerleştirmek demektir. Muttaki kul, Allah korkusuyla günahlarla arasına bir set çeker. Çünkü bilir ki, “Allah bilir, Allah görür, Allah duyar.” Bu düşünceyi kendisine ilke edinen muttaki kul, yaşamını Allah’ın rızasına göre şekillendirmeye gayret eder ve günahlardan kaçınır. Muttaki insanın özelliklerini Allah’u Teâlâ birçok ayette dile getirir.[5] Muttaki kul olabilmek için dil Allah’ı zikretmeli, kalp sevgisi ile dolmalı, akıl da hatırlamalıdır.
MUTTAKİLERİN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ: İMAN
Muttakinin en büyük özelliği imanıdır. İmanın ilk merhalesi kalp ile tasdiktir. Kalb ise nazargâh-ı İlahidir. Dolayısıyla muttaki insan kalbini masivadan arındırır, günah ile kirletmez, Allah’ın güzel isimlerinin tecellisi için zikrullah ile cilalar. Allah Teâlâ “Siz beni zikredin bende sizi zikredeyim.” buyuruyor.[6] Burada zikirden kasıt, Allah’ı hatırlamaktır. Muttaki, ayaktayken, otururken, yanı üzere yatarken, yerken, içerken, işinde, ibadetinde, giyim kuşamında, hülasa hayatın her anında Allah’ı hatırlayıp, “Rabbim ne der?” sorusunu kendisine sorar.
Muttaki, Allah’tan peygamberlere vahyolunmuş tüm kitaplara ve Kur’ân-ı Kerîm’e iman eder. Aynı zamanda Kur’ân-ı Kerîm’i hayatına ayet ayet taşır, Hudûdullah’a riayet eder. Bu hayatın bir sonu olduğunu, yapması gerekirken yapmadıklarından, yapmaması gerekirken yaptıklarından hesaba çekileceği bir hesap gününün varlığını bilir, ona göre kendini muhasebeye çeker.
“NAMAZI DOSDOĞRU KILAR”
Muttakiler Allah’ın huzurunda olduklarının bilinciyle namazlarını kılarlar. Namazlarında samimi ve içtendirler. Kıldıkları bu namaz onları mutlak surette ahlaki olarak güzelleştirir, olgunlaştırır. Allah Kur’an’da “Şüphesiz namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.”[7] buyurmuştur. Nitekim Allah’ı hatırlamadan, iyiliklere sarılıp kötülüklerden sakınmadan, bilinçsizce kılınan namaz Allah katında makbul değildir.
MUTTAKİ KUL İNFAK EDER
Muttakiler, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerinden Allah yolunda harcarlar. Çünkü bilirler ki, Allah yolunda harcadıkça malları da bereketlenecektir. Allah Teâla Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır: “Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.”[8]
ÖFKESİNİ İMANI İLE YENER
Öfke, Allah’ın insana vermiş olduğu bir savunma mekanizmasıdır. Dinimiz insanın fıtratına ters düşecek hiçbir şey emretmez. İnsan öfkesini denetim altında tutmaya muktedir olarak yaratılmıştır. Muttaki kul öfkeyi kalbindeki imanı ile yener. Bir başka deyişle öfkeyi imanı ile terbiye eder. Öfke, iman ile terbiye edilmediği takdirde yıkıcıdır. Öfke anında insanın aklı devre dışı kalır. Ne dediğini bilmez, yüz ifadesi çirkin bir hâl alır. Atalarımız öfke anını ve sonrasını şöyle ifade etmişlerdir: “Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır.” Hülasa öfke terbiye edilmediği, kontrol altına alınmadığı takdirde sahibine her türlü zararı verebilir.
Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Bir adam: “Ya Resûlallah, bana nasihatte bulun.” dedi.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.): “Öfkelenme!” buyurdu. Adam sözünü birkaç kere tekrarladı. Allah Resûlü her defasında “Öfkelenme!” dedi.[9] Bu hadîs-i şeriften de anlaşılacağı üzere öfkeyi kontrol etmek de kolay değildir. Lakin Allah kulunu öfkesini yenebilecek kapasitede yaratmıştır.
GÜNAHLARINDAN PİŞMANLIK DUYAR, TEVBE EDER
Rabbimiz Âl-i İmrân suresinin 135’inci ayetinde “Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.” buyurmaktadır.
Allah Teâlâ yarattığı kulunu bilmez mi? Tabii ki bilir. Allah, kulunun günahta bile bile ısrarcı olmayacağını da bilir ve tövbe kapılarının açık olduğunu da belirtir. Nitekim insan melek değildir ve zaman zaman bilerek veya bilmeyerek hataya, günaha düşebilir. Sadece melekler günah işlemezler. Muttaki kul da günah işlediği zaman bundan rahatsızlık duyar, pişman olur, Rabbini hatırlayarak ondan af diler. Çünkü “Allah çok tevbe edenleri sever.”[10]
[1] Tîn suresi, 95:4-5.
[2] Fâtiha suresi, 1:5.
[3] Bakara suresi, 2:2.
[4] Münâvî, III, 404/3471.
[5] Bakara suresi, 2:3-4.
[6] Bakara suresi, 2:152.
[7] Ankebut suresi, 29:45.
[8] Bakara suresi, 2:261.
[9] Buhârî, Edeb, 76.
[10] Bakara suresi, 2:222.