Avrupa’da Var Ve Kalıcı Olmak

Avrupa’da Var Ve Kalıcı Olmak

O zamandan bugüne kadar Avrupa’daki kalıcılığımızı temellendiren çok sayıda adımlar atıldı: Camiler ve eğitim kuruluşları kuruldu, yayın organları hayata geçirildi, sosyal hizmet sunan dernekler dar imkânlarla Müslümanlara yardımcı olmaya başladı, temsil kurumları oluştu vs. Bunlar Avrupa’daki varlığımızı temellendirir, fakat geleceğimizi sağlamak için bunların ötesinde kararlı bir şekilde takip edilmesi gereken çalışmalar var. Bunun için Müslümanca yaşamın doğurduğu günlük ihtiyaç alanlarına kapsayıcı cevapların aranması ve bunlar için gerekli uğraşın sergilenmesi gerekir.

Mesela okullarda, iş yerlerinde kurumlarda ayrımcılığın önüne geçilmesi, eğitime verilen önemin artırılması, helal kesim ve helal tüketim alanlarında dinen ön görüldüğü şekilde iyileştirmeye gidilmesi, Müslümanlara dinî hassasiyetleri göz önünde bulundurarak hizmet sunan sosyal hizmetler kurumlarının ve bunların hizmet alanlarının ihtiyaca göre yaygınlaşması, hastanelerde manevi destek bekleyen hastalara, hapishanede mahkûmlara rehber olabilecek destek imkânlarının sunulması, Müslüman çalışanların kendi bayramlarını aileleri içinde geçirebilmeleri için gerekli düzenlemenin oluşması, cami inşaatlarında yaşanan engellerin ortadan kalkması, toplumsal ve siyasal katılım imkânlarının önündeki engellerin ortadan kalkması ve bu alanlarda daha fazla angaje olunması, iş başvurularında Müslüman kimliğinden dolayım yaşanan ayırımcılık vakalarının önlenmesi, okullarda verilen din derslerinde cemaatleri dışlayıcı tavırlardan vazgeçilmesi, ‘Müslüman mezarlıkların’ söylendiğinde bundan sadece Müslüman kabirler değil, Müslümanlar tarafından hazırlanmış olan ve bakımı yapılan mezarlıkların anlaşılması, … .

Avrupa’da müslümanların geleceğinin temininde bu hususlar büyük öneme sahip. Bu konularla ilgili geçtiğimiz yıllarda elbette mücadeleler verildi. Ancak saymış olduğumuz maddelerin hiç birinde tatmin edici sonuçlar elde edilemedi şimdiye kadar. Yol alınan konularda ise elde edilen hakların en iyisi ikinci veya üçüncü sınıf haklar. Fakat bu durum bizi yıldırmamalı. Sabır ve kararlılıkla bu alanlardaki mücadeleye devam etmeli ve bilinmeli ki, bu alanlarda hissedilir derecede başarılar elde edilemediği taktirde, sonraki nesillerin gözünde İslam dini bu topraklarda zor yaşanabilen veya yaşanamayan bir din olarak da görülebilir. Bunun sonucunda ise birçok insan kendisini ya dinden veya toplumdan soyutlar.